İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin üç büyük şirketinde —İZELMAN, İZENERJİ ve Ege Şehir Planlama A.Ş.— çalışan 23 bin işçinin yedi gün süren grevi, Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın “son teklif” diye masaya koyduğu önerinin kabul edilmesiyle sona erdi. Grev bitti ama geride bir başka tablo kaldı: Sessizlik, yalnızlık ve siyasi sahipsizlik.
Cemil Tugay, o sessizliğe dikkat çekti. CHP Genel Başkan Yardımcıları Deniz Yücel ve Murat Bakan’a açıkça sitem etti:
“İlk gün Ümit Özlale ve Seda Kaya Ösen’in ardından Salih Uzun’un açıklama yaptığını duydum. Ancak diğer vekillerimiz, İzmir’i temsilen MYK’da olan Genel Başkan Yardımcılarımız bu dönemde nedense suskun olmayı tercih ettiler. Sürece katkılarını görmedim.”
Bu sözler, sadece bir sitem değil; aynı zamanda CHP içindeki gerçek bir kırılmayı da ifşa ediyor.
Ne parti örgütü vardı meydanlarda, ne de sendikal taleplerin ortasında halkın yanında duran bir siyasi akıl. İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, milletvekilleri (Tacettin Bayır hariç), ilçe başkanları, belediye meclis üyeleri —hepsi adeta sessizlik yemini etmiş gibiydi. Sendikanın sert ve zaman zaman halkı tehdit eden söylemlerine rağmen hiç kimse "dur" demedi. Cemil Tugay bu yalnızlığı sadece yönetimsel değil, siyasi olarak da derinden yaşadı.
DİSK İzmir Temsilcisi Memiş Sarı’nın tavrı da bu süreçte eleştiri topladı. Emek mücadelesi bir halk desteğiyle anlam kazanır; halkı karşıya alarak değil. Ama meydanlarda görünen, sanki bir sendikal mücadeleden çok, siyasal bir hesaplaşmaydı. Ve bu hesaplaşmada kimsenin ağzından "torpil" sözcüğü bile çıkmadı. 23 bin işçinin arasında kaç kişinin siyasi referansla işe alındığı, CHP il ve ilçe yöneticilerinin, meclis üyelerinin ya da sendika temsilcilerinin yakınlarının bu kurumlarda görev alıp almadığı sorulmadı. Kimse açıklamadı.
Şimdi Cemil Tugay’ın önünde yeni bir sorumluluk duruyor: Bu listeyi açıklamak. Haksız ve kayırmacı atamaların üzerine gitmek. Ve gerekiyorsa işten çıkarılacakların listesinin en başına, bu düzenin sahiplerini yazmak.
Bu süreçte AK Parti de ilginç bir pozisyon aldı. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla grevdeki işçileri destekler gibi göründü. Ancak unutulmamalı ki aynı AK Parti, milyonlarca emekliye reva gördüğü zam oranlarıyla kendi sicilini ortaya koydu. Emekliler için yüzde 25 zammı yeterli gören bir anlayışın, belediye işçisinin hak mücadelesini sahiplenmesi ne kadar samimi olabilir?
Sonuç olarak bu grev, bir yerel yönetim krizinden çok daha fazlasıydı. Bu, CHP'nin kendi içindeki dayanışma refleksinin sorgulandığı bir andı. Cemil Tugay, sadece işçilerle değil, partisiyle de yalnız kaldı. Ve belki de bu yalnızlık, onun siyasi kariyerinde kırılma noktası olacak.
İzmir halkı bu tabloyu not etti. Grev bitti ama sorular bitmedi.
Cemil Tugay yalnız bir adam.
Ama belki de bu şehir, artık o yalnızlığa alışmalı.
VİP Hac Kabul Olur mu?
31 Mayıs sabahı Esenboğa Havalimanı'nda başlayan bir görüntü, hem vicdanlarda hem zihinlerde soru işaretleri bıraktı: Diyanet organizasyonuyla kutsal topraklara giden bir grup, VİP salonlardan geçirilerek, devlet protokolüyle uğurlandı. Aralarında iki bakan, bir genel müdür, bir parti lideri, hatta eski bakanlar da vardı.
Peki, "eşitlik", "tevazu" ve "nefsi terbiye" temelinde şekillenen Hac ibadetine VİP ayrıcalıklar yakışır mı? Hz. Peygamber, Veda Haccı’nda devesine binmiş, binlerce kişilik kalabalığın içinde herkes gibi davranmışken; bugün, özel salonlardan geçip, konforlu otobüslerle, protokol saygısıyla yola çıkanların ibadet anlayışı neyle izah edilebilir?
Elbette her Müslüman'ın niyeti, kalbi Allah’a malumdur. Ancak Hac, yalnızca farz bir ibadet değil, aynı zamanda bir ruhsal arınma ve eşitlik dersidir. VİP ayrıcalıklar, bu ruhu zedelediği gibi, halkın adalet duygusunu da yaralamaktadır.
Diyanet'in bu organizasyondaki rolü de sorgulanmalıdır. Devlet imkanlarıyla yapılan bir ibadet, kişisel ayrıcalık ve statü gösterisine dönüşüyorsa, ortada ciddi bir meşruiyet sorunu var demektir. Din, eşitliktir; ibadet, tevazudur. VİP Hac, bu değerlerle örtüşmemektedir.
Sonuç olarak, VİP hac ibadeti "caiz midir?" sorusundan önce, "doğru mudur?" diye sormalıyız.
Emeğine sağlık Çok güzel yazmışsınız Cemil başkanın yanında kimse kalmazsa da ben onun yanındayım. İzmir için güzel işler yapacağına inanıyorum. Birilerinin işlerini görünceye kadar dostlukları bencilleşen toplumun temel göstergesi. Doğrunun yanında olmak için yürek lazım. Allah sağlık versin, iyi insanlarla karşılaştırsın Sağlıkla kalın
Yavrucuğum gerçekten değerlendirmenin çok doğru neden olduğunu bilmediğimiz bir ilgisizlik var İzmir’e... Düşünüyorum da Cemil Tugay’ın yanında bir tane milletvekili yoktu Tacettin BAYIR eski milletvekili olması önemli değil önemli o*** onun İzmirli olması, İzmir’in evdekilerden kaç tanesi İzmirli önce bu soruyu sorup aday belirlerken nasıl davranacaklarını kanaat getirmeleri gerekir. Cemil tugay iyidir derdi tartışmaya gerek yok onun en önemli tarafı Cumhuriyet Halk Partisi’nin 11 Büyükşehir Belediye başkanından biri böyle değerlendirerek onu arkasında duracak bir kitler gerekirdi partiden hiç kimse yoktu yazık selamlar kardeşim
Soluksuz okudum Kıymetli Yunus Bey Dostum Olağanüstü değerlendirmeler. Kaleminize sağlık