“O alışılmış evliyâ tipinden farklı idi. Saçlar uzun, sakal yok. Haneciler otelinde(Ankara) uzun yıllar kaldı. Zannedersiniz ki o odayı güzelce döşemiş ama öyle değil; bomboş bir otel odasıydı. Hoca’yı her tip insan ziyârete gelirdi. Meslek olarak, tasavvufî seviye olarak, kültürel seviye olarak. O yüzden talebeleri arasında kopukluk vardır. Hoca çok celâlli olduğu için celâl meşrep olanlar O’na giderlerdi.
“Günümüz tarîkat anlayışını eleştirir ve şöyle der; “Size beş vakit namaz, Allah ve Resulü yeter. Bu devir , tarîkat devri değil, her şeyin sahte olduğu bir devir.” Klasik tarîkatlardaki devran, zikir halkası, toplantı gibi gösterilere izin vermemiştir. Evrat olayını da benimsememiştir. Kendisini hiçbir zaman belli etmeyen Derman Hoca cemaatleşmeye de karşıydı. “Allah’a giden yol birdir” derdi. Cemaatleşme olunca fitne çıkacağını ifâde etmiştir. “ Mü’min kişinin tek görevi Hakk’ın emirlerini yerine getirmek ve Allah’a karşı samimi olmaktır” diye söylerdi.
2 Aralık 1989 Cumartesi, ikindi üzeri, saat 15.00 sularında gözlerini bu fâni dünyaya kapayarak Hakk’a kavuştular. Son sözü, son nasihati yoktur. Ölümünden iki yıl önce vasiyetini hazırlamış ve yakın talebelerine vermişti. Bu vasiyetnamesinde söyle söylüyordu: “ Şu şu kişiler cenazemi kaldırsınlar. Kalabalık istemiyorum, ölümümü ilan etmeyin. Bu dünyaya garip geldim, garip gitmek istiyorum. Tantanaya gerek yok. Cenazeme çiçek getirmesinler. Tenha bir köye defnedin beni. Şayet; Ankara Yenimahalle ilçesine bağlı Ankara’ya 20 km olan Memlik Köyü’ne defnederseniz memnun olurum.
Cenaze namazımı köyde kılın, sadece bir hafız Kur’an okusun o kadar. Orası benim makamımdır. Bir müddet sonra kabrimi açsanız, beni zâten orada bulamazsınız, gider, gelirim. Beni vefâtımdan sonra 24 saat bekletin ondan sonra defnedin” buyurmuşlardır. Münir Derman Hoca soğuğu çok severlerdi, sevdikleri gibi de kar yağarken gömüldüler.3 Aralık 1989 Pazar günü “Memlik” köyüne götürülerek orada cenaze namazı kılındı ve defnedildi. Hava oldukça soğuk, yerde kar vardı. Bir taraftan da kar yağıyordu. Kabristan bir tepe üzerinde idi. Tepenin altından pınarlar akardı. Yeri çok güzel, sâkin ve havadardı
“Derman Hoca gerçekten de yıkanmadan defnedilmiştir. Cenazesi söylediği gibi az değil kalabalık olmuştur. Maalesef istemediği telkin de verilmiştir. O’nu taşıyanlar, baş ve ayak kısmında bulunanlar Hoca’nın kendine has manevî kokusunu duymuşlardır. Vefât ettiğinde hastanede o kokuyu birçok insan hissetmiştir. Hastanede pijaması kesilerek öğrencileri arasında paylaşılmıştır. “Ben öldükten sonra beni çok arayacaklar ” diyen Derman Hoca ardında pek çok sevenini bırakmıştır. Mânevî emânetlerini kendisine yâkinen hizmet eden, O’na yanaşmış sevdiklerinden birine bırakacağını söylemiş, fakat isim açıklamamıştır.
Münir Derman Efendi'den nasihatlarla bitirelim..
Bu sözlere çok dikkat et; çok mühimdir, sebebini sorma, çok uzundur.
Ayak yolunda yıkanma. Elbise üzerinde iken dikiş dikme. Yüzünü eteğinle temizleme rızkın kesilir. Başkasına ait tarakla saçını tarama. Evdeki örümcek ağlarını temizle. Bu ağlar evdeki bereketi kaçırır. Kömür ocağı civarında dolaşan ın üstüne kara bulaşır. Dala yapışan kökü ile buluşur. Dine sarıl.
Misafir rızkını beraber getirir, sonra ev sahibinin günahını da götürür. Misafir kafir bile olsa kapını aç, kapama... Allah’tan korkmayan da din yoktur, inanmayanda insaf, ihsan olamaz.
Dört şey Allah vergisidir: Doğru sözlülük, Cömertlik, Güler Yüzlülük, Emaneti korumak. Böylelikle takva ehli olur insan. Bunlar para ile tahsil ile alınmaz. Kendini beğendirmek lazımdır Allah’a.
Kendisine birer fatiha okuyalım inşallah..Selam ve dua ile kalınız.