Timur, gaddar ve merhametsiz bir sultan! Müslüman olmasına rağmen, İslâm dünyasına yaşattığı felâket, dehşetli zulüm ve katliamlar, atası zındık Cengiz’den geri kalmaz. Ama din adamlarına hürmette kusur etmez, şeyh ve ulemayı etrafından eksik etmezmiş. Târihin hafızasına, hiç terketmeyecek şekilde ismi kazınan bu sakat insanın mühründe şu ifadeler yer alırmış: “Doğruluk, selâmettir!”
Târih, hainlik yaptığını kaydetmiyor. Yaptığı en büyük hile, elim Ankara savaşında Osmanlı ordusunda yer alan Tatarları kandırarak tarafına çekmesinden ibaret. Hepsi bu… Yani o büyük imparatorluğu bileğinin hakkı, zekâsı, azmi, gayreti ve doğruluğu ile inşâ eder.
Bediüzzaman, en büyük hileyi hilesizlikte gördüğünü söyler. Büyüklere benzer taraflarımın çokluğunu arzu ederdim. Yazık ki, çok az. En itibar ettiğim ise, doğruluktan şaşmamak, hileye tenezzül etmemek. Söylediklerim, inandıklarımdır. İnanmadığım hiçbir şeyi ne söyledim, ne de yazdım. Bu minval üzere hayatı tamamlamak için de büyük gayret gösteriyor, çileli fedâkârlıklarda bulunuyorum.
Bu girizgâhın sebebi, tenkid ve itirazlarıma bir zemin hazırlamaktı. Hulâsasına çalışacağım…
Neyi gördüğünüz, baktığınız zâviyeye göre değişir. Bulutlara kanat çırpmış bir kartal ile yerde gezinen karıncanın baktıkları büyük dağda gördükleri çok farklı şeylerdir. Kartal, koca dağı ihata eden bir zâviyenin imkânları ile bütünü görürken, karınca en fazla birkaç kayayı görür. Onun için baktığım her mesele için öncelikle doğru, ihata edici, yanıltmayacak geniş bir zaviyeye sahip olup olmadığımı tesbit etmeye çalışır; farklı noktalarda, farklı irtifalarda meseleyi görmeye çalışırım.
Siyaset arenası için de Bediüzzaman’ın rehberliğinde edindiğim bir zâviye var: Dinsizlik ve ahlâksızlık cereyanlarına zemin hazırlayan, hâmiliğini yapan, bir asır önce Ankara’nın Batılılar hesabın giriştiği ve şuurumuzu felç eden zihin işgalinin mirasçılığından hiçbir şekilde vaz geçmeyen CHP’yi iktidara getirmemek. Bediüzzaman’a göre, CHP iktidarı “azamüşşer”dir. Onun iktidarına mani teşkil eden, milletin teveccühüne mazhar olan kitle partisi ise “ehvenüşşer”. Öncelik, ehvenüşşeri iktidar yapmak değil, azamüşşeri iktidara getirmemekdir. Onun için Demokrat Parti’ye, biraz da devrin şartlarını zorlayarak açıktan oyunu verir, talebelerini de teşvik eder.
Bu şablon değişmediği müddetçe, yanıltmayan bir maslahatın formülüdür. Bu sebepledir ki, on sekiz yıldır Ak Partiye oy veriyorum; bu seçimlerde de vereceğim. Ne zamana kadar mı?
Ak Parti kadrolarından daha dindar, daha hürriyetçi, daha ehil ve daha gayretli bir kadro iktidara gelebilecek seviyede milletin teveccühüne mazhar oluncaya kadar. İşte o zaman Ak Parti ile yolumuz ayrılır…
Tenkid ve itirazlarıma gelince:
Mürur-u zamanın yıpratıcılığı istisna tanımaz; her şeyi, herkesi, her hareketi yıpratır. Kaynağından uzaklaşan her suyun kirlenmesi gibi kaçınılmaz, tabiî bir âkibet bu. Bu kadrolar da maalesef hem yıprandılar, hem de kirlendiler.
Siyaset sahnesine gömlekle çıkan hiçbir âdem gömlekle inmemiştir. En kanaatkâr olanı bile sırtında atlas kaftanlarla sahneden iner. Dünya nimetleri ile imtihan, zorun zoru. Sık kullanıyorum, farkındayım; ancak tekrarı faydadan hâli değil. Siyaset sahnesi, evliya yatağı değil. Bu ışıltılı dünya sahnesinde ne ulemâ boy atar, ne evliyalar kanad çırpar. Uhrevî değil, dünyevî bir sahne.
Bu mebzul kirliliğe mazeret aramıyorum… Keşke daha dikkatli olabilselerdi. Olamadılar… Yazık ki, kıyametin gölgesi üstümüze çoktan düştü. Dehşetli bir zamanın çocuklarıyız.
Dinî hassasiyetlerdeki kırılma, ahlâkî yozlaşmanın neredeyse tavan yapması bu devrin başka elim bir tarafı. Elbet de hepsi siyasîlerin kusuru değil. Ne var ki, aslan payı yine onlarda. Zirâ inanç ve ahlâkı takviye edecek doğru adımlar atılmadı. Milli Eğitim müfredat ve sistemi bu devirde de garbperest ve Kemalist nesiller yetiştirmeye devam etti, hâlâ da ediyor. Ak Parti’nin eğitim müfredat ve sistemini ıslah etmeyişi veya edemeyişi en büyük eksikliği, en büyük kusurudur.
AB ortaklığının dayatması gibi görünen tavizler ise dehşetli bir kaybı beraberinde getirdi. Bilhassa 2011’de imzalanan “İstanbul Sözleşmesi” ile bu milletin hâlâ en kuvvetli müessesi olan “âile” hedef alındı. Korkumu ifâde etmem gerekirse, bu dehşetli sözleşme âileyi bütünüyle yıkacak diye, cidden korkuyorum. Zirâ, inanca değil, nefse bakıyor; hissiyata hitab ediyor. Şeytanî bir zekâvetle de pençelerini kadının duygularına geçiriyor. Kadın üzerinden âile müessesi hızlı bir şekilde çökertiliyor.
Milli Eğitim ile Âile Bakanlığının yakın geçmişte birlikte eblehçe, şuursuzca destek verdikleri, icraa koymaya çalıştıkları “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” tahayyül bile edemeyeceğiniz kadar hızlı, telâfisi imkânsız yıkılışları beraberinde getirecektir; ne âile kalacak, ne de ahlâk!..
Değer ve pırıltısını kaybetmiş olan AB üyeliğinden çekilmek, bu lânet sözleşmeyi suratlarına çarpmak, milletin geleceği ve selâmeti açısından elzem görünüyor. Dinden taviz vererek dünya kazanılmaz. Osmanlı, dinden verdiği tavizlerin bedelini yıkılarak ödedi, aynı âkibeti bir daha yaşamayalım.
Ataların her söylediği doğru olmadığı gibi, bazen de yanlış anlaşılıyor veya işimize geldiği gibi kullanıyoruz. “Bal tutan, parmağını yalar!” Bu, parmak yalamaya teşvik değil, aksine parmağı yalattırmamak için yapılmış bir ikazdır. Ataları suçlamaktan vaz geçiniz. Parmak yalama, zannedildiğinden fazla amme vicdanını rahatsız edip aksülamele sevkediyor. Dost acı söyler…
Hulâsa ile bitirmek gerekirse: Partinin bütün kusur ve hatalarına rağmen, CHP ve şeriklerinin tehlikeli iktidarına kapı aralayacak olan bir oy kaybı, akrebin ısırmasından kaçarken yılanın ağzına düşmekten farksız olacaktır. Bir ders vereyim, toparlansınlar düşüncesi, telâfisi imkânsız bir yıkılışı beraberinde getirebilir. Siyâsîlerin diliyle konuşmaktan haya ederim ancak söylediklerinin tamamı da haksız ve yanlış değildir.
Kemalist prangaların çatırdadığını farkeden küfür cephesinin bütün cephelerde hücuma geçtiğini görmeyecek kadar körleşmek, akla ziyandır. Ak Partiye, iktidardan düşürerek ders vermek; ders değil, felâket olabilir. Böyle yapacağınıza, bir parça cesur, bir parça dürüst olup yanlışlarına her safhada ve her seviyede itiraz edip tenkid ediniz. Susmayınız…
Seçimlerden sonra yıkmak değil, düzeltmek için daha gayretli, daha cesur ve daha dürüst davranmaya var mısınız?