KUTLU DOĞUM 60
GETİRDİĞİ İLAHİ HÜKÜMLER ASIRLARDIR İNSANLIĞI İDARE EDİYOR
Hem öyle bir şeriatla (Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklara dayanan hükümlerle, İslâmiyetle) meydana gelmiş ki,
âdilâne (adaletli) kanunlarıyla nev-i beşerin (insanlığın) beşten birisini
on dört asırda maddî ve mânevî terakki (yükselme) içinde idare etmesi
misilsiz (benzersizdir) bir hâlet (durum) olduğu gibi;
o zât (a.s.m.) öyle bir iman ve itikadla (inançla) meydana çıktı ki,
bütün ehl-i hakikat (gerçeği ve doğruyu bulan kimseler)
her zaman onun mertebe-i imanından (imanın mertebesinden, derecesinden) feyz (mânevi gıda, ilim, irfan) almalarıyla beraber
en yüksek ve en kuvvetli bir derecededir diye
müttefikan tasdikleri (birleşerek, fikir birliğiyle onaylamaları) ve
o zamanda hadsiz muarızlarının (sınırsız karşı çıkanların) ona muhalefeti (zıt ve aykırı davranmaları)
zerre kadar (en ufak, en küçük) bir telâş, bir vesvese (kuruntu), bir şüphe vermemesi gösteriyor ki,
kuvvet-i imaniyede (iman kuvvetinde) dahi onun emsali (benzeri) yok ve
o küllî (geniş, genel, kapsamlı) yüksek imanı misilsizdir (benzersizdir).
Hem öyle bir ubudiyet (Allah’a kulluk) ve ibadet gösterdi ki,
iptida ve intihayı (başlangıç ve sonu) birleştirip
hiç kimseyi taklit etmeyerek,
ibadetin en ince esrarını görüp müraat ederek (uyarak)
en dağdağalı (karmakarışık) zamanlarda dahi
tam tamına ubudiyeti (kulluğunu) yapması emsalsiz (benzersiz) bir hâlet (durum) olması gibi,
Hâlıkına (her şeyi yaratan Allah’a) karşı öyle daavât (dualar) ve
münâcât (Allah’a yalvarış) ve ricalar yapmış ki,
bu zamana kadar telâhuk-u efkârla (fikirlerin birleşmesiyle) beraber
o mertebeye yetişilmemiş.
Meselâ, Cevşenü'l-Kebîr münâcâtında (dualarında)
bin bir esmâ-i İlâhiyeyi şefaatçi ederek (Cenab-ı Hakkın isimlerini bağışlanmasına vesile ederek)
Hâlıkını (herşeyi yaratan Allah’ı) öyle bir tarzda tavsif (vasıflandırıp) ve tarif eder ki, emsali yok.
Ve mârifetullahta (Allah’ı tanıma ve bilmede) kimse ona yetişememesi,
misilsiz bir hâlettir (benzersiz bir durumdur).
Cevşenû’l-Kebîr münâcâtı için Sorularla Risale’den aldığım izahatta bakınız neler dile getirilmektedir.
Maalesef toplumda birçok yanlış fraksiyonlar mevcut olup konuları ve hikmetini arama yerine tenkit mesleğini seçerek cehaletini saklamak istiyorlar. Konuyu burada ehline havale edip ne olduğu hakkında bilgi aktarmak istiyorum.
“Bin bir Esma-i İlahiyeye (Cenab-ı Allah’ın isimlerine) sarîhan (açıkça) ve işareten bakan ve
bir cihette Kur’an’dan çıkan bir hârika münacat (Allah’a yalvarış, dua) olan ve
mârifetullahta terakki eden (Allah’ı tanıma ve bilmede ilerleyen)
bütün âriflerin (bilgide ileri olan, irfan sahibi kişilerin) münacatlarının fevkinde bulunan ve
bir gazvede: (Peygamber Efendimizin (a.s.m.) bizzat katıldığı savaşta)
"Zırhı (demirden yapılmış koruyucu savaş elbisesini) çıkar, onun yerine bu Cevşen'i oku" diye
Cebrail vahiy getiren (Cenab-ı Hakkın emir ve yasaklarını peygamberlere bildiren ve ona ilham olunan dört büyük melekten biri)
"Cevşen-ül Kebir" münacatı içindeki hakikatlar ve
tam tamına Rabbine karşı tavsifler (vasıflandırmalar, nitelemeler),
Muhammed'in (A.S.M.) risaletine ve hakkaniyetine şehadet ettiği gibi…” (15. Şua, s.768-769)
“Öyle de: Çok esmaya mazhar ve
çok vazifelerle mükellef (vazifeli) ve
çok düşmanlara mübtela (karşı karşıya) olan insan,
münacatında, istiazesinde (kötülüklere karşı Allah’a sığınmada) çok isimleri zikreder.
Nasıl ki nev-i insanın medar-ı fahri (iftihara sebep) ve
Elhak (gerçek, mevcut) en hakikî insan-ı kâmil (sözü doğru, ahlakı güzel) olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm,
Cevşen-ül Kebir namındaki münacatında binbir ismiyle dua ediyor;
ateşten istiaze ediyor (Allah’a sığınıyor).” (24. Söz, s.449)
“Hem binler dua ve münacatlarından Cevşen-ül Kebir ile,
öyle bir marifet-i Rabbaniye (Allah'a iman ve marifeti ile insanın kalbinde hasıl olan sevgi) ile,
öyle bir derecede Rabbini tavsif ediyor ki;
(Okunduğunda veya üzerinde taşındığında Allahü teâlânın muhâfazasına (korumasına) kavuşmaya vesîle (sebeb) olan âyet-i kerîmeler)
o zamandan beri gelen ehl-i marifet ve ehl-i velayet, (tefekkür sahipleri ve evliyalar)
telahuk-u efkâr (fikirlerin buluşması ve birbirleri üzerine eklemlenmesi) ile beraber,
ne o mertebe-i marifete (Allah ve O'nun sıfatları, fiilleri, isimleri ve tecellileri hakkında mânevî tecrübeyle doğrudan elde edilen bilgilere) ve
ne de o derece-i tavsife (Allah'ı vasıflandırma derecesi) yetişememeleri gösteriyor ki,
duada dahi onun misli yoktur.
Risale-i Münacat'ın başında,
Cevşen-ül Kebir'in doksan dokuz fıkrasından bir fıkrasının kısacık bir mealinin beyan edildiği yere bakan adam,
Cevşen’in dahi misli yoktur diyecek.” (7. Şua, s.176)
Bu çok ehemmiyetli dua, her biri Allah’ın isim ve sıfatlarından 10 tanesini ihtiva eden 100 bölümden oluşur.
Allah’ın (c.c.) kâinat üzerinde tecelli eden 1001 ismiyle Zâtına dua edilir.
Bu eşsiz peygamber duasında “Sen aczden ve şerikten münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin.
El-aman, el-aman!
Bizi azap ateşinden ve Cehennemden halâs et, kurtar ve
bize necât ver” şeklinde 100 defa tekrar edilir.
Cevşen’in 61. bölümünde şöyle deniliyor:
“Ey gece ve gündüzü çeviren.”,
“Ey karanlıkları ve nuru yaratan”,
“Ey gölge ve sıcaklığı var eden.”
“Ey güneş ve ayı itaat ettiren.”
“Ey ölüm ve hayatı yaratan.”
“Ey yaratma ve emir O’na ait olan.”
“Ey ne bir eş, ne de çocuk edinmeyen”
“Ey mülkünde hiçbir ortağı bulunmayan.”
“Ey zillet sebebi bir yardımcısı olmayan”
“Ey havl ve kuvvet kendisinin olan.”
“Ey kendinden başka ilah olmayan Allah’ım!
Seni tenzih ederiz.
El aman, el aman!
Bizleri cehennem azabından koru.”
Peygamber Efendimizin bu duasında yer alan ifadeler, sırasıyla şu ayetlerden alınmıştır:
“Allah gece ve gündüzü çevirir.” (Nur, 44);
“Allah karanlıkları ve nuru yarattı.” (En’am, 1);
“… gölge ile sıcaklık bir değildir.” (Fatır, 21);
“Allah, güneşi ve ayı itaat ettirdi.” (Ra’d, 2);
“O Allah ki ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk, 2);
“Dikkat edin yaratma ve emir O’na aittir.” (A’raf, 54);
“…Rabbimiz ne bir eş, ne de çocuk edinmemiştir.” (Cin, 3);
“O’nun mülkünde hiçbir ortağı yoktur.” (İsra, 111);
“O’nun zillet sebebi bir yardımcısı yoktur.” (İsra, 111),
“Bütün kuvvet Allah’ındır.” (Bakara, 165)
Son bölümde de Resulullah’a (a.s.m.) salât ve selâm getirilerek cinlerin ve insanların şerrinden,
afetlerden, hastalıklardan Allah’a sığınılarak,
bütün mümin ve Müslümanların kurtuluşu için duada bulunulur.
(Sorularla Risale Editörü)
11.07.2025
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yorumlar
Kalan Karakter: