GAZETECİLİK ATEŞTEN GÖMLEK

Değerli okurlarım, herkese selam ve saygılarımı sunarım.
Doğuş Radyo FM 106, Denizli’mizin en çok dinlenen radyoları arasında saygın yerini koruyor. Aynı zamanda şehrimizin ilk ve tek dijital radyosu olma özelliğini taşıyor. Her gün çok değerli sanatçılarımızı, şairlerimizi, siyasetçilerimizi, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini ve yöneticilerini konuk ediyoruz. Onların seslerini hür ve özgür şekilde halkımızla buluşturuyoruz.
Geçtiğimiz günlerde eski bir televizyon yorumcusu dostumu, Gazze konusunda programa davet etmek istedim. Malum, Gazze halkı İsrail zulmü altında inliyor. Çocukların, yaşlıların ve masum halkın üzerine bombalar yağıyor. Dünya ise bu zulme ya sessiz kalıyor ya da yalnızca kınamakla yetiniyor. İşte bu konuyu iyi bilen arkadaşımı Doğuş Radyo’da konuşturmak istedim.
Sosyal medya hesaplarımızdan duyuruyu yaptık. Bir de ne göreyim… Ortalık karıştı, inanılmaz eleştiriler geldi.
Eleştirilerin Odağı
Eleştirilerin merkezinde tamamen programcının şahsı ve siyasi görüşü vardı. Oysa ben eleştiriye açığım; ancak eleştirinin yapıcı ve değer katıcı olması gerekir. Ne yazık ki bazıları hakarete varan ifadelerle, alelacele yazılar yazıyor. Tehditler, hakaretler havada uçuşuyor. Üstelik bunların içinde sevdiğim, saydığım insanlar da var. Onları da karşıma almak istemem. Çünkü aramızda güzel bir hukuk var. Ama şunu biliyorum: Onlar gazeteciliğin ne demek olduğunu pek bilmezler.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Herkes, kendi düşündüğü gibi, kendi inandığı gibi, oy verdiği partiye uygun yazılar, yorumlar ve programlar görmek istiyor. Yani işin özü; herkes kendi medyasını oluşturmak istiyor. Tek seslilik olsun isteniyor. Bunu hem iktidar hem muhalefet talep ediyor.
Oysa tek seslilik toplumumuz için en büyük tehdittir.
Gazetecilikte Asıl Olan
Bir gazeteci, programına davet ettiği konuğun hür şekilde fikrini söylemesine zemin hazırlamalıdır. Konuşmacı kendini rahat hissetmeli, programı yapan gazeteciye güvenebilmelidir. İşte bu tür programlar hem halkımıza hem demokrasimize katkı sağlar.
Hakaret ve tehdit olmadığı müddetçe, konuşmacının sözünün kesilmesi veya sürekli müdahalede bulunulması yanlıştır. Muhalefetin güçlenmesi, farklı görüşlerin dillendirilmesi demokrasiyi daha da kuvvetlendirir. Konuşmayan, eleştirilmeyen toplumlar ise 50 yıl geriye gider. Bu bir gerçektir.
Benim programımda konu “Gazze’de Yaşanan İnsanlık Dramı” idi. Zulümler, ölümler, açlık… Programın ana çerçevesi buydu ve konuşmacı da bu çerçevede görüşlerini dile getirecekti. Dikkat ederseniz yaptığım programlarda her zaman konunun çerçevesini çiziyor, tartışmaların bu sınırlar içinde kalmasını sağlıyorum.
Toplumun Gerginliği
Ne yazık ki toplumun çok gergin olduğunu görüyorum. Ekonomik sorunlar, etrafımızda yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-Suriye-Lübnan-Gazze çatışmaları, cayır cayır yanan ormanlar, sık sık meydana gelen depremler… Tüm bunlar halkımızı yordu. Siyasetçilerin sert üslubu da gerginliği artırıyor.
Ülkeyi yönetenlerin, iktidar ve muhalefet fark etmeksizin, sert söylemlerden uzak durmaları gerekiyor. Mesajlar daha olumlu ve ılımlı bir dille de verilebilir. Reyting uğruna, taraftarları memnun etme adına yapılan sert politikaların ülkemize faydası yoktur, zararı ise çoktur.
Geçmişte bu toplum çok acılar yaşadı. Hiç kimse bunların tekrarlanmasını istemez.
Sosyal Medyaya Dikkat
Halkımız da sosyal medyadan tehditler, hakaretler, karalamalar yapmayı bırakmalıdır. Unutmayalım ki kanunlarımızda cezalar çok ağır. Üstelik tazminat davaları da anında karşınıza çıkabilir. Bu nedenle yazarken çok dikkatli olunmalı.
Benim tek dileğim, ülkemizde barış ikliminin devam etmesi ve herkesin kardeşçe yaşamasıdır.
Saygılarımla, sevgilerimle.