MAVRA KESMEK
Bizim konuşmaya ihtiyacımız var. “İnsanlar konuşa konuşa hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar.” Yapmacık olarak ürettiği ayrıcalıkları düşünmezsek akrabayız, aynı boyuz, aynı soyuz. Biraz Ahmet Yesevi biraz da Bizim Yunusça düşünelim, söyleşelim…
Türk Milleti iyi niyetli, duygusal, insanlara güvenir, biraz da gösterişi sever...
Türk Milleti yarenliği, sohbeti, âşık dinlemeyi, şiir okumayı, hikâye anlatmayı, gülüp eğlenmeyi sever…
Eyvallah!
“Hıyarım, diyenin peşine bir avuç tuz alıp seğirtmeyin,” der bir atasözümüz. Her olaydan sonra birileri verip veriştiriyor ortada gerçekleşen bir şey yok. “Lafla peynir gemisi yürümez.” Üstelik bunu yapanlar devletin saygın öne geçmişleri. Sanki suçlu halk, çözüm makamı sokaktaki insan. Cenaze ağıtçıları gibi bizimkiler. Önce ağlayıp sızlıyor sonra da hahaha, hihihi….
Gel de kızma!
Yahu nereden çıktı bu fikir? Devlet adamı bin düşünür bir konuşur. Akıllılar büyükleriniz bunları size öğretmedi mi?
Ne “idam cezası", bunları düşünerek mi söylüyorsunuz? İdam geri dönüşü olmayan bir yol ve çok sıkıntılı durum.
Kanunlarda müebbet yok mu?
Bu suçlunun toplumdan el çekmesi anlamına gelmiyor mu? Eee, daha ne istiyorsunuz?
Vuramayacağınız taşı kapıyorsunuz.
İnsan öldürenleri, hırsızları, rüşvetçileri, orman yakanları, vatan hainlerini v.s. ömür boyu atın içeri. Yeter ki kararlı olun, altı ay sonra ülkede suç işleyen kalmaz. Şahsi çıkarınıza dokundu mu iki günde talimatla içeri tıkıyorsunuz lakin asıl suçlular ellerini kollarını sallayarak geziyor.
“Ülkeyi bir müddette biz yönetelim,” diyenlere yapmadığınız iftira kalmıyor. Yalan mı çekilin biraz da başkaları uğraşsın. Yapışıp kalmışsınız.
Yönetemiyorsunuz işte.
Bana zararı dokunan birini kadı affedemez efendiler. O suçun mağduru varsa siz affedemezsiniz.
Önce, “tavşana kaç sonra tazıya tut” diyorsunuz. Suçluları sokağa salan sizlersiniz. Bunları ol orta konuşmaya gerek yok, yukarda halledilecek işler. Eğer siz halledemiyorsanız ki halledemiyorsunuz, besbelli. Bırakın vatandaş yakaladığı yerde cezasını kessin, zaten öyle oluyor.
Biraz tevazulu, hoşgörülü, alçak gönüllü, rahat, sabırlı olun. Suçlu karmaşıklıklarına kapılmayın.
Sokak güvenilir değil.
“İş bilenin, kılıç kuşananın.” Devlet hayhuyla yönetilmez.
Vatanı yöneten, vatanı anası gibi özünden bilecek. Eğreti tutanlardan bu millete hayır gelmez. “El elin yitiğini ıslık çalarak arar.”
Milletvekilleri en yüksek devlet memuru kadar maaş alsın. Başka hiçbir yan geliri olmayacak, iş takip etmek, hediye, torpil suç sayılsın, yasa düzenleyin bakalım mevcutlardan kaçı aday olur. O zaman ülkesini, milletini sevenler iş başına.
Bak işte o zaman ülke düzeliyor mu düzelmiyor mu; dil de eğitim de adalet de ahlak da insanlığa layık bir hal alır.
Canlıların hepsi huzurlu topraklarda yaşamak isterler. Yaşadıkları yerde sürekli huzursuzluk varsa hayvanlar bile oraları terk eder.
“Kral çıplak” eyi de kral dün de, önceki günde, daha önceleri de çıplaktı. Kandırılan insanlar şimdi islim üzerinde. Bu insanlardan hiç kimseye hayır gelmez. Bırakalım mavra kesmeyi, saadete gelelim.
Kurtuluş savaşında askerden kaçanların torunları o günkü şartlar zuhur etse bu gün de kaçarlar. “Armut dibine düşer.” Suyun akışına giden insanlar önce parayı yönetir, arkasından ülkeyi yönetir, sonraki gün kültürü, dili, eğitimi, dini, birliği beraberliği bozar, ne olduğunu anlamadan kalırsın açıkta. Rahmetli Abdurrahim Karakoç’un dediği gibi, “Varım dersin ama iş işten geçer.”.
Onlar ilkesiz, onursuz, şerefsiz, utanmaz insanlardır. “Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemezler.” Bunlara argoda “yandaş, yalaka” diyorlar. Her dönem bu parazitler musallat olur.
Oynanan oyunların farkında değil miyiz? Ülke meselelerinde futbol takımlarındaki yabancı oyunculara mı güveniyorsunuz? Kendi evlatlarımıza sahip çıkalım, bizim kötümüz başkasının iyisinden daha iyidir, der büyüklerimiz.
Üzüm yemek mi istiyorsunuz, bağcıyı dövmek mi?
Yırtık dondan çıkar gibi ortaya çıkmayın. Konuşmadan önce düşünün. Konuşarak meselelerimizi çözebiliriz yeter ki samimi olalım.
Mahir Adıbeş