Geçenlerde telefonum çaldı daha önceden haberleştiğim ismini veremeyeceğim kıymetli PROF.DR. ..... .... Abimdi arayan. Zatı muhterem ile Hisarönünde bir çay ocağında buluştuk. Ben ona hep zamanın DERVİŞİ derim beni birçok dertten kurtardı. Hatta hayatımın en kaptırılmış halinde giderken, düşmüş olduğum yanlışlığa, bunları ispat ederek beni oradan çekti aldı.
Hal hatır sormalardan sonra asıl konuya geldik. İşte darbe, patlayan bombalar, çok cemaatlerin ve tarikatların oluşumu, mülteci sorunu, ekonomik sorunlar nedir bu halimiz? Nereye gidiyoruz diye.
Vatan ve Bayrak sevdalısı hakiki milliyetçi abim kendisi de yıllardır bakış açıma, duruşuma ve Türk 'lük görüşüme hayran olan kıymetli büyüğüm ile derin sohbete başladık. Bu sohbet benim için adeta tarihi bir uyarıdır. Prof. Dr olan kıymetli abim başladı anlatmaya.
“Mutlak suretle Araplaşmanın önüne geçmemiz lazım Murat kardeşim, yeniden Türk Müslümanlığına dönmemiz lazım. İmam Maturidiyi bilmemiz lazım dedi.” İmam Maturidi’yi anlatırken şaşkın şaşkın dinlemeye başladım bana ulaşabileceğim linkleri verip mutlaka araştır insanlara çevrene anlat dedi. Kendisi ile ona yakın çay içtikten sonra, yaklaşık 2,5 saat hasbihal ettik ayrılma vakti gelmişti. Deruni düşüncelere sarmıştı beni anlattıkları. İşin açıkçası Milletim ulusum adına endişelenmiştim. Bir an evvel eve gidip araştırmak bunu yayınlamak istiyordum. Kıymetli büyüğüm Prof. Dr. Ağabeyime sarılarak ellerinden öperek, teşekkürler ettim. En kısa zamanda tekrar buluşacağımıza söyleyerek ayrıldık.
Kafam karmakarışık konulara nereden başlayacağım nasıl bir araştırma içine gireceğim düşüncesindeyken ardı ardına konulara ulaşabildim. Birkaç gece çalıştıktan sonra ilginç tespitlere ulaştım şimdi sizlerle paylaşıyorum.
Ve işte araştırmam.
Meşhur İngiliz tarih ve siyaset bilimci Arnold J. Toynbee (1889-1970) "Güney Müslümanlığı" olarak tanımladığı Suudi Arabistan-Kahire eksenindeki Müslümanlığın Batı Medeniyeti için bir tehlike olmaktan çıktığına dikkat çektikten sonra "Kuzey Müslümanlığı" olarak tanımladığı Buhara-Semerkand-İstanbul eksenindeki İslam anlayışının hala Batı için tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor. Toynbee, Kuzey Müslümanlığının mutlaka "kontrol" altına alınması gerektiğine vurgu yapıyor.
"Kuzey Müslümanlığı" esas olarak Türk coğrafyasını kapsamaktadır. Buna biz Türk Müslümanlığı da diyebiliriz.
Güney Müslümanlığının belli başlı karakteristiklerini şöyle sıralayabiliriz:
a- Selefiye, Mutezile ve Eşariyye adıyla anılan itikadi (akaide) İslam mezheplerine/akımlarına dayalı metotları benimsemişlerdir. Vahabilik, Müslüman Kardeşler, Taliban, El Kaide ve Hamas günümüzde bu itikadi mezhepleri kabul eden tanınmış radikal İslam anlayışının temsilcileridir.
b- Güney İslam coğrafyasındaki Müslümanlar uzun yıllar Batılı emperyal güçlerin esareti altında yaşamışlardır.
c- "Güney İslam" anlayışının hâkim olduğu toplumlarda sevgili Peygamberimize bir kanaldan "KAN BAĞI" illiyetine dayanan "seyid"lik büyük önem arz eder. Şeyhlik makamına dayalı İslami fetva ve yorumlar/tefsirler alabildiğince yaygındır.
İslam dünyasında ehlisünnet denilen belli başlı dört itikadi mezhepten bahsedebiliriz: Selefiye, Mutezile, Eşariye ve Maturidilik.
Günümüzde ise a) Maturidilik (genel olarak Türk dünyası) b) Selefi/Eşari (genel olarak Arap dünyası) c) Şia (İran ve diğer Şii Müslümanlar) olmak üzere üç ana itikadi mezhepten bahsetmek mümkündür.
İsmail Hakkı İzmirli'nin "Yeni İlmi Kelam" (İstanbul 1339-I) adlı eserini sadeleştiren Dr. Ahmet Vehbi Ecer'e göre Maturidilik ile Eşarilik/Eşariyye arasında 15 hususta ayrılık/farklılık söz konusudur. Bazı din âlimleri farklılıkları 6,12 ve 73 olarak zikretmektedir.
Farklılığın en belirgini "aklı kullanma" ve "insan iradesi" hususunda.
Maturidi'ye göre "akıl insana verilmiş ilahi bir emanettir. İnsan kendi varlığının üstünlüğünü akıl sayesinde anlar. İnsanın kusur işlemesi aklını kullanmayı terk etmesi sebebiyledir. Allah'ın emirleri akıllıya hitap eder. Aklı olmayan kişiler ilahi emirlerin dışında kalır. (Maturidi, Kitab üt Tevhid, 171-174)
Maturidi'nin Kitab üt Tevhid'inde zikrettiğine göre insan;
a) fizyolojik bir yapı
b) akla sahip kılınarak yaratılmıştır.
Nitekim Kur'an'da "Siz aklınıza danışmaz mısınız" mealinde 60 ayet yer almaktadır.
"Yeni Dünya Düzeni" politikası gereği Kuzey Müslümanlığı veya daha açık ifadesiyle Türk Müslümanlığı bir yandan Hanefi-ameli, Maturidi itikadi çizgisinden saptırılarak Selefi/Eşari-Vahabi-Müslüman Kardeşler çizgisine itilmeye çalışılıyor. (Bağnazlaştırma, bilimden ve akıldan uzaklaştırma, İslam'ı siyasal bir meta haline getirme vs.) Bir yandan da Türk-İslam tasavvuf/tarikat anlayışı "rüyalar", "kehanetler" ve Muhyiddin İbn Arabî'nin El-Futuhat el Mekkiye" eserine paralel doğrultuda Yahudi mistisizmi Kabala, "adam kadmon/vahdeti vücut" anlayışıyla formatlanıyor.
Müminleri iknada kullanılan "rüyalar", Yahudi mistisizmi Kabala'da "kehanetin altmışta biri" mertebesindedir. İslam dünyasının medarı iftiharlarından İmam Rabbani Hazretleri'ne göre, "rüya çoluk çocuk işidir ve rüyalar ile amel olunmaz."
"Kuzey Müslümanlığı", Türk-Müslüman İslam âlimleri; İmam Hanefi (699-767), Buhari (810-869), Maturidi(863-944), Farabi el Türki (870-950) Hoca Ahmet Yesevi (1103-1165), Hacı Bektaş Veli (1209-1271), Şahı Nakşibendi (1318-1389) ve diğerlerinin Kur'an-hadis-akıl temeline dayanan görüşleri, dolayısıyla değişen ve gelişen dünya şartlarına ayak uydurmuştur. Maturidilik İslam dininin evrensellik özelliğine katkıda bulunurken Eşarilik için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
Maturidi'nin en önemli eserlerinden olan "Kitab üt-Tevhid"i ilk kez yayımlayan İskenderiye Üniversitesi felsefe profesörü Dr. Fethullah Huleyf yazdığı önsözde Hasan el-Eşari'nin (Ö. 935) Maturidi'den (863-944) daha büyük İslam bilgini olduğu propagandalarına karşılık şu satırları kaleme almış:
"Bununla beraber Maturidi ehlisünnet vel cemaate yardımcı olma hususunda Eşari'ye karşı bir üstünlüğe sahiptir. Maturidi doğumundan itibaren ehlisünnette idi ölünceye kadar da ehlisünnette kaldı. Oysaki Eşari, kırk yaşına kadar Mutezilelerin gölgesinde, bu mezhebin müntesibiydi." (Ahmet Vehbi Ecer, Türk Din Bilgini Maturidi, s.15, Ankara 1978)
Editörlüğünü Prof. Sönmez Kutlu'nun yaptığı İmam Maturidi ve Maturidilik" (Ankara-2003) adlı kitapta "Ebu Mansur el Maturidi ve Bilgi Kuramı" başlıklı makalesi bulunan Prof. Hüseyin Atay şunları yazıyor:
"Kelamda Maturidi; insan iradesine önem vermiş, insanın gerçek anlamda işinde, düşüncesinde hür olarak sorumlu olması kuramını öğretmiştir Kelam alimleri arasında birinciler safında önder olan İmam Maturidi, incelenmeye ve öğrenilmeye en yaraşır olan kelamcılardan biridir. İslam dünyası onu ihmal etmesiyle, kültürde, düşüncede ve bilimde üreticiliğini yitirmiş ve muhtelif düşünceler yok sayıldığı için İslam dünyasında fikri donuklaşma başlamıştır. Bu düşünce tebliği taklide, ezbere, tekrara götürmüştür. Türkiye ve İslam dünyası bu taklidi, tekrarı, ezberi henüz aşamamıştır."
Maturidi'nin "insan iradesine" verdiği öneme karşılık, Eşari'ye göre Allah'ın kulları hakkında önceden tayin ettiği değişmez kaderi mevcuttur. İnsanların kudret ve eylemini yaratan Allah'tır. Bu nedenle insanlar eylemlerinde hür değildir. İnsanların iyilik ve kötülüğü, günah ve sevapları Allah tarafından yaratılmıştır.
Aklı bir insanın sahip olacağı en yüce değer olarak benimseyen Farabi, yalnızca aklı değil onu vereni de kutlu gören İslam dininin sağladığı yepyeni dünya ve insan algısının yarattığı şaşkınlığın etkisini henüz atlatamamış coğrafyanın insanlarına Farabi, bir kez daha şaşırmalarına sebep olacak felsefeyi tanıştırmıştır Farabi için apaçık olan şey, her türlü yaratmanın iki kaynaktan geldiğidir: İLAHİ ve İNSANİ. İlahi olan gönderilmişti ve Farabi'nin ellerinde duruyordu. İnsani olanı ise kendisinin ortaya koyması gerekiyordu Farabi Platon ve Aristotales'in ilahi kaynaklarının yetersiz olduğunu, farklı olduğunu fark etmişti. O İslam'a uygun akılcı bir metafizik oluşturmayı başardı. Farabi İslam dünyasına bir hususu net olarak göstermişti: Her mesele durumu gibi anlaşılırsa çözümü de içinde taşıyordu. (Doç. Hüseyin Gazi Topdemir, Farabi-Doğu Bilgeliğinin Kapısı, s.9-10, Say Yayınları, İstanbul 2009)
İŞTE BAM TELİ DENİLEN NÜKTELER TÜRK BUNLARI BİLMELİ..
(Araştırmam devam ediyor..)
Burada iş cumhuriyetimizin kurucusu M.Kemal ATATÜRK ile birleşiyor.
Aşağıda örnek olarak verdiğim bazı Türk İslam âlimlerinin, bilim adamlarının yaşadığı devre dikkat ediniz. Hepsinin ortak yanı Türk-İslam medreselerinde Semerkand-Buhara eksenindeki Maturidi ekolünün hâkim olduğu dönemde yetişmiş olmasıdır.
Biruni (937-1048), astronomi, matematik ve coğrafya âlimi. Büyük bir doğrulukla enlem ve boylam hesaplarını yaptı. 28 katı maddenin özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine yakın hesapladı.
Ve diğerlerinden bazıları; İbn Sina (980-1037), Cezeri (1136-1206), Uluğ Bey (1393-1449), Ali Kuşçu (1403-1474) ve Takiyüddin (1521-1585).
Diyarbakırlı Artuklu Türkü Cezeri'nin "Kitab-el Hiyal" adlı eseri, bugün kullanılan 50 farklı "modern alet"in plan ve işleyişini bünyesinde barındırıyor.
En eski nüshası, 1206 tarihli el yazması kopyası Topkapı Sarayı III. Ahmet Kütüphanesi'nde 3472 kayıt numarası ile Türkçeye çevrileceği günü bekliyor. Bu eser Almancaya ve 1974'te de İngilizceye çevrildi.
Günümüz "Batı gözlüklü" fizikçileri ve mekanikçileri regülatörü ilk olarak J.Watt'ın 1780'de keşfettiğini söylerler. Hâlbuki Cezeri'nin Kitab-el Hiyal'inin 171. sayfasındaki çizimde bunun mucidinin Cezeri olduğunu gösteriyor.
Cezeri, günümüzdeki "sibernetik" -insan müdahalesi olmadan kendi kendini idame ettirebilen sistemleri inceleyen- bilimin babası sayılıyor. Keza bunu bilgisayar için de söyleyebiliriz.
İsmail Cezeri'nin Kitab-el Hiyal'de anlattığı su saatlerinden biri, Londra Bilim Müzesi'nde 1976'da çizimlere uygun olarak yapılıp çalıştırıldı. Bundan kaç Türk'ün ve Müslüman'ın haberi var acaba?
Günümüzde İslami cemaatlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Üstelik Yeni Dünya Düzeni - BOP ütopyası gereği Müslümanlar arasındaki bölünme daha da artıyor.
Bu noktada iki husus önemli:
1. Şii Müslüman - Sünni Müslüman ayırımını daha da derinleştirmek. Sünni İslam'ın Selefi / Eşari ekolünü "Müslüman Kardeşler", "Taliban" ve "El Kaide" modeli ile "Radikal Müslüman", "İslamcı Terörist" potasında dünya kamuoyuna medya vasıtaları ile sunarak, dünya kamuoyunda anti - İslam bir blok oluşturmak. Öncelikle psikolojik blok, sonra siyasi - ekonomik blok ve nihayet askeri blok.
2. "Ilımlı İslam" / Dinlerarası Diyalog - İsevi Müslümanlık söylemleri ile -ki dünyanın muhtelif yerlerinde yaklaşık 100 dolayında camiye "İsa Mesih / Hz. İsa" adı verilmiştir. İslam'ı "Muhammedsiz bir İslam"a dönüştürerek, Kabala - Pagan formatlı "senkretik" Yahudilik ve Hıristiyanlığın "İbrahim'i dinler" potasına sokmak.
Bu proje esas olarak Toynbee'nin "Kuzey Müslümanlığı" olarak tanımladığı Semarkant - Buhara - İstanbul eksenindeki Hanefi- Maturidi ekolü içindir. Çünkü bu Müslümanlık tarihten günümüze radikal -aşırı çizgiye çekilemediği gibi bilimle çok kolay haşır neşir olmakta, Müslümanlığın kadınlara verdiği üstün ayrıcalıkları hayata geçirmekte başarılıdır, akılcıdır.
"Kuzey Müslümanlığı"nın bir özelliği daha var ki Batılıları en çok rahatsız eden hususlardan birini oluşturmaktadır. Evet, Kuzey Müslümanlığı en olumsuz şartlarda Mustafa Kemal gibi "isyancı" liderler çıkarabilmekte, imparatorluk geleneğine sahip olup ve Batı'nın emperyal hesaplarına aynı şiddette cevap verebilmektedir.
"Hasta Adam" Osmanlının yerine Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk İstiklal Harbi'nin ana motivasyonu Hanefi - Maturidi (Kuran -Hadis - Akıl) Türk Müslümanlığıdır. Lideri de Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.
2009 dünyasında, bir buçuk milyarlık İslam dünyasında Türkiye'den daha iyi bir konumda olan devlet yoktur. Bugün dünyanın en fakir ülkelerinin 34 tanesi maalesef Müslüman ülkelerdir. Elbette bunun sebebi Kur'an mesajı değildir. Kur'an'daki ışığı fark ettiğimizde neler olacağını anlamak için tarihe bakmak yeterli değil mi?
Mustafa Kemal'in "milli, laik, üniter, sistem artı Müslüman Türk milleti eşittir Türkiye Cumhuriyeti", her şeye rağmen milletleşmeyi tamamlamış, genç nüfusu başta olmak üzere yurttaşlarını büyük ölçüde eğitimli hale getirmiştir. Türkiye bütün ekonomik, sosyal, siyasi problemlerine rağmen dünyanın 17. büyük ekonomisine sahiptir. Ordusu dostlarına güven, düşmanlarına korku salan yeryüzünün ilk beş ordusundan biridir.
2009 Türkiye'sinin öğretmenlerinin %52'si Türk kadınlarından oluşmaktadır. Türk kadınları her alanda erkeklerle birlikte artık yerini almaktadır. Sadece ABD üniversitelerinde 4500 Türk akademisyen görev yapmakta olup ayrıca ABD, Kanada, Avrupa başta olmak üzere 20 binden fazla Türk genci dünyanın muhtelif yerlerinde lisansüstü eğitim görmekte, yabancı dil öğrenmektedir.
"Yeni Dünya Düzeni Tarikatı"nın oligarşik "seçilmişleri"nin BOP bağlamında özellikle "Suudi tarzı", daha açıkçası "Güney Müslümanlığı"na itirazları yoktur. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'in bilmediğini bilen (! ), İslami bilgileri "şeyh efendi"nin yorumuna muhtaç halde olan "dindar Müslümanları" kontrol etmek çok kolaydır.
Mustafa Kemal adeta Kuran'ı bütün Müslüman Türklerin eline verdi. Tarihimizde ilk kez parasını cebinden ödeyerek Elmalılı Hamdi Yazır Hoca'ya -14 yıl süren bir çalışmanın sonunda - Türkçe Kuran tefsir ve meali hazırlattı. Hazırlanan tefsirin Hanefi ameli, Maturidi itikadı İslam anlayışında olmasının ayrıca bir anlamı vardır.
Atatürk Diyanet İşleri Başkanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı'nı aynı günde kurarak Türk milletine ve dünyaya özel bir mesaj vermiştir.
Atatürk Elmalılı'nın Kuran tefsir ve mealini binlerce adet bastırarak Anadolu'ya dağıttırdı. Böyle bir teşebbüs Müslüman Türklerin Kuran'daki İslam'ı birinci kaynaktan öğrenmesini sağlar ki, emperyalistlerin hiç de hoşuna gitmez.
Rahmetli Atatürk attığı bu adımlarla Türk İslam âlimleri İmam Hanefi (699 - 767), Buhari (810 - 869), İmam Maturidi (863 - 944), Hoca Ahmed Yesevi (1103 - 1165), Hacı Bektaş Veli ( 1209 - 1271) ve diğer Türk - İslam âlimlerinin yolunu takip etmiş oluyordu. Böyle bir Müslümanlık hem ameli hem itikadi olarak Selefi / Eşari "Güney Müslümanlığı"dan farklıdır.
Dinimiz İslam'da şehitlik mertebesi vatan içindir ve Atatürk'teki vatan sevgisi bırakınız Türk milletini düşmanlarımız tarafından bile korkuyla karışık takdir edilir.
İşte BOP taşeronlarını, AB teslimiyetçilerini en çok korkutan burasıdır. Semarkant - Buhara - İstanbul ekolünün İslam inanç yapısı Mustafa Kemal'de ifadesini bulan milli tarih şuuru ve vatan sevgisi ile birleşirse Toynbee haklı çıkabilir.
"Kuzey Müslümanlığı" hiç beklenmedik bir anda Mustafa Kemal gibi "İSYANCI" liderler çıkarabilir. İşte Türkiye'nin iç ve dış düşmanlarının dizlerinin bağını çözen, "bu Türkler çok olabilir" dedirten, "bunlar Türk dünyasını da, İslam dünyasını da toparlar" dedirten, şuur altlarındaki korku budur.
Bu korku yüzündendir ki, "İnsan Mustafa" mavrası ile çakma bir belgesel "Mustafa", "tarihimizle yüzleşmek" kepazeliği ile "Güz Sancısı", "Ermenilerden özür", "Kürtlerden devlet özür dilesin" psikolojik operasyonları üst üste tedavüle sürülüyor.
Meşhur İngiliz casus Lawrence "Aklın Yedi Temel Direği"nde Arapları "çöl kumu kadar saf ve temiz" olarak kurgularken, Türkleri "tiksindirici" olarak kurgulamıştır.
On altıncı yüzyılda Francis Bacon, Türkleri "acımasız insanlar" olarak anlatmıştır Üç yüz yıl sonra İngiltere Başbakanlarından Gladstone "Bulgaristan Vahşeti ve Doğu Meselesi"nde hemen hemen aynı şeyleri söylemiştir "Geçmişiyle kösteklenen modern Türkiye, Batı'da hala kökleri çok uzak geçmişlerde görünmez olan korku ve nefretin yükünü taşımaktadır. Türk imgesi, kaybolup sürekli olarak yeniden oluşuyor olsa da, derin köklerinden hiçbir zaman kurtulamayacaktır. Avrupalıların cinsellik ve şiddet korkuları Doğu'dan kaynaklanmaktadır." (Andrew Wheatcroft, Korkunç Türk, s.218-225, Aykırı Yayıncılık, Eylül 2004 İstanbul)
Diğer taraftan Ehli Sünnet "Kuzey Müslümanlığı", Yeni Dünya Düzeni / BOP bağlamında dejenere edilmek, kontrol altına alınmak isteniyor. Bu kapsamda ana hatları ile aşağıdaki hususları uyguluyor / deniyorlar:
1. Kuran'daki hükümlere aykırı olarak bu dünyada İslam'dan başka hak ve makbul başka dinlerin de olduğu söyleniyor.
2. Hz. Peygamber'i bilip de ona iman etmeyenlerin de cennete gideceği fısıldanıyor.
3. İslam'ın tevhid inancı ile Hıristiyanlığın teslis inancı (Baba - Oğul - Kutsal Ruh) esasında aynıdır deniliyor.
4. Ehli Sünnet Kuzey Müslümanlığı ile cemaat Müslümanlığı taban tabana zıttır. Kuzey İslam'ı cemaat girdabına sokulmak isteniyor.
5. Günümüz Türkiye'sinin direksiyonunda oturan bir takım "İslamcı" politikacılar ve bürokratlar, "radikal İslam" olarak tanımlanan Selefi / Eşari "Müslüman Kardeşler" ve benzeri fırkalarla gençlik yıllarında beraberdiler. Bu beraberliğin siyasi ve dini tezahürleri Türkiye'ye ve mütedeyyin dindar Türk insanına zarar veriyor.
6. Hanefi - Maturidi Ehli Sünnet Türk Müslümanlığa karşı ülkemizde ve Türk cumhuriyetlerinde çok yoğun bir dini değişim / dönüşüm çok sinsi ve derinden yürütülüyor.
7. Ali İmran suresi 19. ayetteki "Allah katında din İslam'dır" Cuma hutbelerinde okunması yasaklanır / okunmaması için müftü ve imamlara baskı yapılırken Diğer taraftan ÜÇ İBRAHİMİ DİN VARDIR ve bunların üçünün de mensupları cennetliktir inancı yayılmaya çalışılıyor. Yani İslam'ın tek hak din özelliğini kaldırıp, ona ortaklar getirmek.
8. Türkiye ve Türk dünyasında hâkim olan Ehli Sünnet "Kuzey Müslümanlığı" kültürü yerine;
a- Selefi / Eşari - Vahabi - Müslüman Kardeşler - Hamas
b- Dinlerarası diyalog - İbrahimi dinler - İsevi Müslümanlık
c- Yeni Dünya Düzeni/BOP'a uygun SENKRETİKLEŞTİRİLMİŞ MUHAMMEDSİZ BİR İSLAM yaratılmaya çalışılıyor.
Çalışmalarım beni buralara kadar getirdi. Daha fazlası var hep diyorum ya uyanık olmamız lazım. Türk milleti olarak kimi neden seçmeliyiz ülkemiz için ne yapılıyor son 23 yılda ülkemiz ne kadar ilerledi. Kendimizi hesaba çekelim körü körüne oy vermeyelim. Ülkemiz için vatanımız için düşünelim sağlam kararlar verelim. Bizler Müslüman Türkleriz çok şükür.
Saygılarımla.
Harika bilgiler. Emeğinize kaleminize sağlık
Yüreğine kalemine sağlık üstadım