Nerede mutlu bir insan görsek, sanki O'nun hiçbir derdi yokmuş gibi düşünürüz kimi zaman. Hatta düşünmekle de kalmayıp o kişiye imreniriz de. Ne gariptir ki mutluluğun temsilî simgesi "gülümsemek" olmuş. Oysa dışı gülüp de içi ağlayan onlarca insan var. İşte o insanlar kendilerini gizlerler. Yani acılarını, hüzünlerini kimselere yansıtmadan kendi içlerinde, kendi benliklerinde yaşarlar. Bunu yapmalarındaki sebep ise, güçlü görünmek istemelerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bilirler ki zayıf görüneni daha da zayıflaştırır çevredeki insanlar. Bu sadece insanlar arasında olan bir durum değil, hayvanlarda bile zayıf olan, ölecek olandır. Kediler, köpekler, fareler ve daha birçok hayvan türü kendi yavruları dahi olsa, zayıf olanları öldürüp yerler ya da sadece onları öldürürler.
İnsanoğlu mutlu olmak için çeşitli sebepler üretirler; gezmek, kitap okumak, piknik yapmak gibi... Bu mutluluk kaynakları çok uzun süreli olmasa da en azından insanları bir nebze de olsa sakinleştirir. Kimi zaman da sevdiğimiz insanların bize göstermiş oldukları ilgiyi de mutlulukla özdeşleştirebiliriz. Buna tıp dilinde "seratonin salgılanması" da denir. Ömrü sağlıklı bir şekilde uzatan da aslında bu hormondur. Çünkü kan akışının düzenli ilerlemesini sağlar. Karşılıklı olmaksızın birini sevince bile insan mutlu oluyor. Sevmekten kastım, sadece insan sevgisi değil; insan doğadaki her şeyi sevince de mutlu olabiliyor.
Kimi insanlar da ciddi gözükmeyi bir güçmüş gibi düşünürler ve ciddi bir duruş ve bakış sergilerler etraflarına. Ben hep şuna dikkat etmişimdir; bir insan dışarıdan ne kadar sert görünürse görünsün o insanın kalbi hep pamuk gibi çıkmıştır. İnanın bu gibi durumlarla çok karşılaştım. Şu da bir gerçek ki güler yüzlü olup da iki yüzlü olmaktan bin kat iyidir sert görünüşün altındaki gizli iyilik...