YAKLAŞAN TEHLİKENİN FARKINA VAR!
En güzel sözlerin sahibinin adıyla…Allah’ın adıyla…
Yedi yıldır kapsamlı bir şekilde erkek ve kadın ilişkilerini, aile ve sorunları üzerine araştırmalar yapan biri olarak söyleyebilirim ki; küresel güçler tüm dünyada özellikle Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinde aileyi yok etmek ve erkek-kadın gibi kavramları yok etmek için düğmeye basmış durumdalar.
İngiliz profesör Jeff Hearn bir konuşmasında’ Erkeklikle mücadele edilmesi gerektiğini’ itiraf ediyor! İstanbul ve İzmir’de bazı üniversitelerde ‘Cinsiyetsizlik’ üzerine araştırma ve saha çalışması yapıyorlar. Yaklaşık on beş yıldan beri sapkınlıkları normalleştiren Amerikan sinema şirketleri şimdilerde aleni bir şekilde eşcinselliği normalleştirmiştir.
Yapılmak istenen bozulmamış toplumların genetiği ile onları en zayıf noktalından vurup ağızlarına bir kaşık bal sürüp, vücutlarında ki tüm kanı emen vampirler gibi hayatın her alanında onları oyalayacak, gerçek gündemlerini örtbas edecekler ve bir ahtapot gibi tüm benliğimizi sarmış olacaklar. Kime? Neye? Nasıl güveneceğimizi bilemez olmuşuz! Dünyalık istekler ve biraz daha konfor adına iman, ahiret, inanç ne varsa hafife alır bir duruma gelmişiz. Dünya her geçen gün küçülmekte insanları neler mutlu eder, neler ayağa kaldırır, neyi azaltırsanız isyan ederler artık tüm toplumların sinir uçları ve zaafları bu küresel insan denetçileri tarafından bilinmekte. Bizler daha çok konfor ferahlık adına unuttuğumuz manevi duyguları kaybetmeye başladık. Dünyaya daldık, dünyalaştık…
Allah ’sene sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’ diye soracak.(Mümin23/112)
Onlar ‘Ya bir gün ya da günün bir kısmı kaldık; onu hesaplayanlara sorabilirsin’ diyecekler.(Mümin23/113)
Allah şöyle diyecektir, ’Pek az kaldınız, keşke bunu o zaman bilseydiniz’(Mümin23/114) Bu kadar bir dünya hayatı için önceliklerimizi unutursak nelerle imtihan olacağımız açıktır. Çünkü insan bin yıl öncede aynıydı bin yıl sonrada aynı olacak. Dünyada bizim medeniyetimiz ilim, irfan ve güzellikleri gelecek kuşaklara bırakmayı hedeflerken, tarih sahnesinden zevk ve sefaya dalıp silinen toplumlara da vardır…
Çocuklarımıza bizler nasıl bir dünyayı miras bırakacağız? Küresel baronlar, özellikle Müslümanların ahlâk yapısını bozmaya yönelik birçok oyunu sahaya sürmüş ve bu tuzağa gençlerimiz yavaş yavaş düşer olmuş. Bunun panzehiri ‘Aile’ ve’ Ailenin korunmasıdır.’
Gençlerin evlenme yaşlarını maddi sebeplere bağlayarak, aile büyüklerinin de yaşam şartlarını bahane edip gençlerin evliliklerini geciktirmeleri onları içgüdüsel zayıflığa düşürmektedir. Yirmi yıla yakındır, evliliği itibarsızlaştırma ve aile birlikteliğini bir yük ve külfet olarak gösterme çabaları insanlarda, boşanma ve evlenmeyerek meyvelerini vermeye başlamış durumdadır.
Bizlere bir şey olmaz demeyin. Sekiz yüzyıl Endülüs’te bir İslam medeniyeti yerle bir oldu. Altı yüzyıl hüküm süren, Osmanlı Medeniyeti yıkıldı. Küllerinden yeniden uyanmaya başlayan milletimizin geleceğini düşünmeli bu sorumluluk bilinciyle hareket etmek zorundayız. Gelen tehlikeler için önlem almamız şarttır. Zararın neresinden dönülürse kârdır.
Cübeyr b. Nüfeyr anlatıyor:’Hicri 28 yılında Kıbrıs’ı Müslümanlar ilk fethettiğinde bu fethin sevincini yaşarken, Ebu Derda bir sokak arasında hıçkıra hıçkıra ağlarken buldum. Sakinleşince niye ağladığını sordum. Dedi ki,’ Allah Rasulü’nün vefatından sonra insanların nasıl hızla bozulduğunu gördüm. Bugün bu adaya İslam’ın şerefli sancağını diktik. Fakat bu gidişle bu sancak burada ne kadar dalgalanacak kuşkuluyum… Onun için ağlıyorum’ diyor.
Ümit varım… Ümidimi hiç yitirmek istemiyorum ama elini taşın altına koyan dava insanları ümmetin derdini dert bilen Müslüman bulmak zorlaştı. Olanlarımızı da, değersizleştirmeye çalışıyorlar. Tekrar edelim bizi biz yapan değerlere, inanca, aileye, örfe, geleneğe yani özümüze dönmemiz lazım.
RAVZA ZEYBEK