ATEŞ ve SU
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
"Biz de 'Ey ateş!' dedik, 'İbrahim’e serin ve zararsız ol.'" (Enbiyâ/69)
Ateş, insanın hâkim olduğunu sandığı ve insan için çok önemli olan bir çeşit enerjidir. Yaratılmış olan her şeyde olduğu gibi ateş de insanın emrine amade kılınmıştır. Dünyada her türlü nimetin kendisine hizmet ettiğini fark eden insan, Allah’ı tanıması için ellerine, ayaklarına, midesine; rahatı, huzuru ve mutluluğu için verilen nimetlere rağmen nankörlük ediverir.
Allah, ateşe karşı bir kuvvet yaratmıştır ki varlığın kaynağı ve devamı için tüm canlılar o nimete muhtaçtır. Su, dünyadaki varlığın devam etmesi için Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden biridir. Ateş ve su arasında öyle güzel bir denge vardır ki; birbirlerine kimi zaman can olurken, kimi zaman da birbirlerinin canını alırlar. Aynı insanlar gibi! Ve insanlık, bu iki kuvvetle çok büyük imtihanlar yaşamıştır. Allah, Nuh (a.s.)’a gemi yapmasını söylediği zaman insanlar o suyu küçük görmüş ve “Bizler yüksek yerlere kaçar kurtuluruz” demişlerdi. Hâlbuki Allah, suyun da Rabbiydi; o emretmeden yağmaz, o emretmeden durmazdı.
Ateşten kurtulmak isteyen, üzerine su döker ve ateşi söndürür. Gelgelelim, büyük bir ateşe su dökmeye çalışırsanız, su buharlaşır ve başka bir forma dönüşerek başka bir hayat bulur. Hz. İbrahim kıssasını ilk duyduğumda, ateşe atılmak istenmesini ve böylesi bir cezayı insanın insana neden verdiğini düşünmüştüm. Şanlıurfa’ya gittiğimde gördüm ki, o dönemin Nemrut’u, Allah’a inanan insandan öyle bir korkmuş ki, insandan daha kuvvetli gördüğü ateşle Hz. İbrahim’i tüm insanlara ibret olsun diye yakabileceğini sanıyordu. Ateşin sahibinin Allah olduğunu bilmeden, bilmek istemeden! Zannetti ki ateş, içine ne atılırsa yakan bir güçtür. Ama öyle olmadı. Ateşin sahibi izin vermeyince ateş yakmadı. “Ey ateş! İbrahim’e serin ve zararsız ol!” emrine uyarak serinliğe ve zararsızlığa dönüştü.
Şimdi küresel Nemrutlar, tüm dünyayı ateşe vermek istiyorlar. Yakılan ateşler ve verilen kayıplarla bir şeyler denedikleri kesin. Ama unuttukları bir şey var: Ateşin de sahibi Allah’tır! Suyun da sahibi Allah’tır! Ve Allah, çok sabırlıdır…
Hz. İbrahim, Allah’a karşı büyük bir teslimiyet ve tevekkül göstermişti. Şimdi biz imtihan oluyoruz: ateşle, suyla, kim bilir daha başka nelerle… Ne yapacağımıza odaklanıp Allah’ın yardımıyla aynı yolda olanlarla çözüm üretmek, sabretmek, gayret etmek ve çalışmak vaktidir.
Gayretin, azmin, inancın; birlik ve beraberliğin yeniden dirileceğinden eminiz. Ağaçlarımızın yerine yenileri dikilecek, yaralar sarılacak ve en büyük kazancımız, bu ülke üzerine oynanan oyunların yine gün yüzüne çıkması ve o oyunların bozulması olacaktır!
"Ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları daha çok zarar eden taraf yaptık." (Enbiyâ/70)
Allah, en gizli anlaşmaları ve kurulan tuzakları bilendir. Mülk Allah’ındır. Kendine ait olana, insana emanet edilen bu mülkün hesabını soracak olan da yine Allah’tır!
Ateşin ve suyun dostluğu hep bir dengede olmuştur. Birbirine varlık, birbirinde yokluk; ama hep birlikte bir aşk! Dengeyi ve haddi aşan bizler ise başımıza gelen imtihanlarla yeniden silkelenip, yanlışı, açığı, eksiği bulup asıl amacımıza —yani Allah’ın rızasını kazanmaya— yönelmeliyiz. Yanan ateşe su taşıyanlarla, ateşe odun taşıyanlar asla bir olmayacaktır! Ateşin de, suyun da sahibi olan Allah; bu oyunu bozmaya ve hesabı sormaya muktedirdir.
Yeter ki gönüller Allah ile olsun…
Selametle,
Ravza Zeybek
Yorumlar
Kalan Karakter: