EÜ’de “Türkçenin Gücü” Konferansı
Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi ile Dil ve Tarih Topluluğu tarafından “Türkçenin Gücü” adlı konferans düzenlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şerif Ali Bozkaplan’ın katılımıyla gerçekleşen konferansa akademisyenler ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi.
Yayınlanma :
21.12.2021 12:39
Güncelleme :
21.12.2021 12:39


İZMİR(Ege Ajans) - Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi ile Dil ve Tarih Topluluğu tarafından “Türkçenin Gücü” adlı konferans düzenlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şerif Ali Bozkaplan’ın katılımıyla gerçekleşen konferansa akademisyenler ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi.
Türk dilinin geniş bir coğrafyaya yayıldığını ifade eden Prof. Dr. Bozkaplan, "Adriyatikten Çin Seddine uzanan Türk coğrafyasının varlığından söz edebiliriz. En Batıda yaşayan Türk, Adriyatik Denizinde bir Balkan Türk adasında yaşıyor. En doğuda ise Japonya'da Sahalin adalarında yaşıyor. Kuzeyden Himalayalara indiğimizde de onlarca Türk toplumu görebiliriz. UNESCO tarafından yapılan sıralamada Türkçe, dünyada en çok konuşulan beş dil içinde yer alıyor” dedi.
“Türkçe dünyanın ‘yaşayan’ en eski dilidir”
Sümerce ve Türkçe arasındaki kelime alışverişinden bahseden Prof. Dr. Bozkaplan, “Sümerce ve Türkçe arasındaki alışverişin, Türkçenin yaşına müthiş katkı sağladığı söylenebilir. Sümerceye Türkçeden geçen yaklaşık 200 kelime bulunuyor. Sümerlerin M.Ö 3 bin 500 yılında ortaya çıktığı düşünülürse Türkçenin yaşına 5 bin 500 diyebiliriz. O nedenle Türkçenin, dünyanın yaşayan en eski dili olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Türkçenin, Sümercenin yanında birçok dile de kelime verdiğini görebiliriz. Örneğin başta Sırpça olmak üzere Hırvatça, Çince, Bulgarca gibi dillere yüzlerce kelime vermiş. Bulgarcada hurdacı kelimesi ‘hurdacıya’ olarak söylenir. Bunun gibi aldığımız kelimeler de var” dedi.
Prof. Dr. Bozkaplan, “Sümercedeki ‘Gud’ kelimesi öküz anlamındadır, eski Türkçede de ‘ud’ kelimesi öküz anlamına gelir. Buradaki benzerlikten yola çıkılarak başka kelimelerin de çok benzediği görülüyor. Örneğin eski Türkçede kapı anlamına gelen ‘eşik’ kelimesiyle Sümercedeki ‘gişik’ kelimesinin aynı anlama geldiği görülüyor. Araştırmacılara göre Mezopotamya’da yaşayan Sümerler, Türkistan topraklarından oraya geçmişler. Bu yüzden Türklerle bir ilgisi olduğu düşünülüyor” dedi.
“Atatürk, Sümerceyi çok iyi kullandı"
Atatürk'ün Sümerceye önem verdiğini söyleyen Prof. Dr. Bozkaplan, “Sümerce ve Türkçe arasındaki münasebet, Atatürk'ten beri Türkiye'de ve dünyada Türkoloji gündeminde. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni tapulamak için başlattığı operasyonda Sümerceyi çok iyi kullandı. Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesine 1936'da Sümer Dili Edebiyatını, Rum Dili Edebiyatını, Sümerolojiyi ve Türkoloji’yi açtı. Anadolu’nun mührünü, Türklüğünü tescil ve tespit etmek istiyordu, bunu da başardı. Bu dönemde ülkeye gelen Benno Landsberger de önemli bilim insanlarından biridir. Atatürk, Landsberger ile birlikte Sümerce, çivi yazısı meselesini Türkiye'nin gündemine oturttu” diye konuştu.
Konferans sonunda Prof. Dr. Bozkaplan, katılımcıların sorularını yanıtladı.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: