Tek Dişi Kalmış Canavara Dönmüş Pabucumun Medeniyeti (!) Fransız Emperyalizmi
Herkes Ukrayna'da ve başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere odaklanmışken dikkatten kaçan, ama oldukça sıcak gelişmelerin yaşandığı bir başka adres daha var: Afrika.
Açlık ve sefaletin adresi olarak hafızalarımıza kazınan bu kıta, son yıllarda köklü bir değişim sürecinden geçiyor. Emperyalizmin dişlileriyle öğütülmüş halklar, şimdi kendi kaderlerine sahip çıkma mücadelesi veriyor.
Avrupalılar “Rusya bize saldıracak” diyerek Ukrayna sonrası başka işgallerden söz ederken, aslında örtük bir endişeyi dillendiriyorlar: Afrika’dan kovulmak. Yıllarca sömürüp soydukları, fakirleştirdikleri, köleleştirdikleri halklar tarafından bugün kapı dışarı edilmelerini bir türlü hazmedemiyorlar. Rusya ve Çin yanlısı cunta yönetimlerinin iktidara gelişi, Batı tarafından “Rus tehdidi” veya “Çin nüfuzu” bahanesiyle sunulmaya çalışılıyor.
Oysa mesele çok daha derin... Bu kıtada yıllarca sürdürülen Fransız ve İngiliz sömürgeciliği sadece yeraltı ve yerüstü zenginliklerin talanı ile sınırlı kalmadı. I. ve II. Dünya Savaşları sırasında yaklaşık 4.5 milyon Afrikalı zorla cepheye sürüldü. Bu insanların en az yarısı, kendi ülkeleriyle hiçbir ilgisi olmayan savaşlarda hayatını kaybetti. Tarih kitapları ise bu isimleri görmezden geliyor.
Özellikle Sahil Kuşağı (Sahel) olarak bilinen, 12 ülkeyi kapsayan ve yaklaşık 400 milyon nüfusa sahip bölge; bugün değişimin merkezinde. Nüfusun yüzde 65’i 25 yaş altı gençlerden oluşuyor. Bu, muazzam bir iş gücü demek. Bölgedeki Senegal, Nijer, Mali ve Burkina Faso, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) üyesiydi. Ancak askeri darbelerle başa gelen cunta yönetimleri, üyeliklerinin dondurulmasına karşılık rest çekerek ECOWAS’tan ayrıldıklarını açıkladı.
Sömürgeciliğe karşı en sert tavrı koyan ülkelerden olan Nijer, Mali ve Burkina Faso; Fransız üslerini kapatarak Fransız askerlerini ülkelerinden kovdu. Bugün Rusya’ya yakınlaşan bu ülkeler, BRICS'e katılmak istiyor. Bu gelişmeler Batı dünyasında adeta soğuk duş etkisi yarattı.
Derken Senegal’den de benzer bir hamle geldi. Ülkedeki Fransız askeri üsleri hükümete teslim edildi. 65 yıllık Fransız varlığı böylece sona erdi. Ortak operasyonlar için ülkede bulunan 350 kadar Fransız asker de üç ay içinde tamamen çekilecek.
Bu adımla birlikte Fransız ordusunun Batı ve Orta Afrika’da kalıcı bir üssü kalmamış oldu.
Fransız emperyalizmi Afrika’da ektiği rüzgârın karşılığında bugün fırtına biçiyor. Mehmed Âkif’in “Tek dişi kalmış canavar” ifadesi, bugün Fransa için tam isabet bir tasvir hâline geldi. 2011’de Libya’ya karşı başı çektiği Haçlı Seferi, Afrikalıların sabrını taşıran kırılma noktası oldu. Fransa; Libya'da, Suriye'de ve daha birçok ülkede iki yüzlü politikalarıyla büyük tepki topladı.
Özellikle Libya eski lideri Muammer Kaddafi ile yakın ilişkileri olan dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, sonrasında bu ülkeye karşı askeri operasyonların başını çekti. Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam, Sarkozy hakkında “Palyaço” diyerek, kendisine seçim kampanyasında yardım ettiklerini ve ellerinde buna dair belgeler olduğunu açıkladı.
Aynı ikiyüzlülük Suriye'de de yaşandı. Daha düne kadar Esed'e kırmızı halı seren Fransa, bir anda saf değiştirerek Esed karşıtı kampta yer aldı. Saddam Hüseyin’in devrilmesine karşı çıkan Fransa'nın, Libya ve Suriye'yi kana bulama çabasında ön safta yer alması ise ayrı bir çelişkiydi.
Irak'ın euro ile petrol satma kararı sonrası Fransa'nın ABD karşıtı pozisyon alması da bu ülkenin dış politikasında “değerlerin değil, çıkarların” belirleyici olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Sonuçta Fransa, kendi elleriyle ektiği nifak tohumlarının meyvesini topluyor. Yeni Kaledonya’da imzalanan bağımsızlık anlaşması, Fransa’nın sömürgecilik defterinde bir sayfanın daha kapandığını gösteriyor.
Ne demişler: Mazlumun ahı indirir şahı…
Hiçbir kötülük yapanın yanına kâr kalmaz. Fransa da geçmişte ne yaptıysa, bugün karşılığını fazlasıyla görüyor.
Uğur Utkan
Yorumlar
Kalan Karakter: