MEHMET ATİLLA
Kemal Anadol’un siyasi atmosferimizin önemli adlarından biri olduğu tartışılmaz. Çok genç yaşlarda atıldığı bu serüvende iki dönem Zonguldak, üç dönem İzmir milletvekilliği yapmasının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarına verdiği destekler de dikkate alındığında kendisini demokrasi yolculuğumuzun “kıvılcım”larından biri olarak tanımlamak mümkün. İlk adının Kıvılcım olması da ailesinin müthiş öngörüsü olsa gerek.
1941 yılında Safranbolu’da doğan, ilk ve orta öğrenimini Kdz.Ereğli’de, lise öğrenimini Ankara Atatürk Lisesinde tamamlayan Kıvılcım Kemal Anadol, Ankara Ü. Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra gelecek planını yalnızca hukuk alanına sıkıştırmak istemeyen birinin kararlılığıyla atıyor adımlarını. Bu kararlılığın siyaset ve yazı hamuruyla biçimlenmiş bir altyapısı var çünkü. Yazınsal çalışmalarında Zihni Turgay Anadol adını da kullanan şair ve yazar Mustafa Zihni Anadol’un oğlu aynı zamanda. Böylesi bir donanımın sonucu olarak üniversiteyi bitirir bitirmez “Cumhuriyetin 40. Yılında Atatürkçülükten Ne Anlıyoruz” başlıklı makalesiyle 1964 Yunus Nadi Armağanı’nı almayı başarıyor. Sonrasında da hukuk, siyaset ve yazın alanlarındaki çabalarından hiçbir zaman vazgeçmiyor.
Böylesine yoğun bir verimliliği günümüzde de sürdürmekte olan Kemal Anadol’un çok kişinin gözden kaçırdığı yazınsal bir birikimi var doğrusu. Kdz. Ereğli’de avukatlık yaparken Ereğli Memleket gazetesinin kurucuları ve köşe yazarları arasında yer aldığını görüyoruz öncelikle (1965). 12 Mart Muhtırası sırasında ise CHP Karadeniz Ereğli ilçe başkanı. 1973 seçimleriyle ilk kez TBMM’ye girdikten sonra ise hem işçilerin sözcüsü oluyor hem de Genel-İş Sendikasının çıkardığı Emek dergisine yazılarıyla katkıda bulunuyor.
12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında ise Barış Derneğinin genel başkan yardımcılarından biri olduğu gerekçesiyle tutuklanıyor ve bir yıllık cezaevi yaşamının ardından aklanarak özgürlüğüne kavuşuyor. Bu dönemeçte de yazının gücüne sığınan Anadol, öznellikle nesnelliği son derece güçlü bir şekilde harmanladığı kendine özgü bir anlatım tarzı oluşturmaya başlıyor. Bu yaklaşımın kılavuzluğuyla 1987 yılında 12 Eylül Günleri (Yalçın Yayınları) adlı yapıtını, 1988’de yine Yalçın Yayınlarınca basılan Kartal Maltepe’den Sağmalcılar’a İnsan Manzaraları adlı kitabını, 1989’da da 12 Eylül faşizminin baskılarını anlatan Milattan Sonra’yı (Akyüz Yayınları) yayımlıyor.
Cezaevi sonrası İzmir’e yerleşen Kemal Anadol, hukuk-siyaset-edebiyat üçgeni içinde çalışmalarını sürdürürken Aliağa yakınlarında yapılması planlanan termik santrale karşı, halkın direnişine önderlik edenlerden biri oluyor. 1987 seçimlerinde İzmir milletvekili seçilince de bu direnişin Meclis’teki ve Danıştay’daki temsilcisi olarak çok önemli girişimlerde bulunuyor. Söz konusu süreci Termik Santrallere Hayır (Verso Yayınları, 1991) adlı kitabında anlatan Anadol, 1994’te yayın yaşamına başlayan Yeni Yüzyıl gazetesinin yazar kadrosuna da katılıyor.
Üçüncü dönem milletvekilliğinden sonra belgesel roman türündeki edebiyat çalışmalarına yönelen Kemal Anadol’un 1998’de yayımladığı Karşı Yaka Memleket/Bir Ayrılık Romanı adlı kitabı, yeni heyecanların başlangıcı olarak kabul edilebilir. Adı geçen yapıtta, şair yazar Fahri Erdinç’in ve arkadaşlarının yaşamını merkeze alarak ülkenin siyasal ve kültürel ortamını iç içe geçiren bir anlatı oluşturmasının yanı sıra metni birbirinden ilginç tanıklıklar ve belgelerle beslemesi, kitabın sürükleyiciliğini alabildiğine artırmıştı çünkü. Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali’den de izler taşıyan romanın hazırlık sürecinde yaptığı araştırmalar, sözlü tarih çalışmaları, gözlemler ve çözümlemeler o denli etkileyiciydi ki, Kemal Anadol adı edebiyat dünyasının öznelerinden biri oldu. Önemli bir okur kitlesine ulaşan romanın Bulgarcaya çevrilmesi de harcanan emeğin değer bulması anlamında sevindiriciydi. Yazarın aynı emeği sonraki yapıtlarında da göstermesi, kitaplarının sonunda belirttiği kaynak kişilerin ve belgelerin güvenilirliği okurların saygısını pekiştirmeye yetti.
Dolayısıyla 2003’te bir büyük başarı daha geldi. İlk baskıları Doğan Kitap, son baskısı ise Yakın Yayınları tarafından okura sunulan Büyük Ayrılık adlı belgesel roman da türünün seçkin örnekleri arasında gösterildi. Osmanlı’nın 20. Yüzyıl başlarındaki çöküş sürecinde Abdülhamit döneminden İttihat Terakki’ye, Enver Paşa’dan Mustafa Kemal’e, Birinci Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na uzanan yıllarda Batı Ege’de yaşayan Türklerin ve Rumların birbirlerinden kopuşlarını yine müthiş bir araştırmanın eşliğinde anlatmış olması, her türlü övgüyü hak edecek düzeydeydi. Romanın sayfaları arasına serpiştirilen gönül ilişkilerinin yanı sıra Çakırcalı Mehmet Efe’nin yaşamı ise apayrı bir heyecan fırtınasıydı. Art arda baskılar yapan roman 2007 yılında Temelio Yayınevi aracılığıyla Yunan okurlarla buluştu. Gümülcine, Selanik, Atina ve Kalamata’da imza günleri düzenlendi, Atina Barosu ise özel bir oturumla romanın derinlemesine irdelenmesini sağladı.
Bu bağlamda Anadol’un özgün yapıtlarından birinin Kasırga/”Aera!” adlı romanı olduğunu vurgulamakta yarar var. Doğan Kitap tarafından 2013’te yayımlanan romanın olay örgüsü ve bakış açısı tam anlamıyla ezber bozan niteliktedir çünkü. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi işgaline uğrayan Yunanistan’da bu işgale karşı direniş örgütleyen komünistlere Türkiye’nin gizli desteği belge ve tanıklıklarla anlatılırken Kurtuluş ve Dumlupınar gemileriyle yapılan yardımlara Thyella-Thasos ve Maria-Tahir aşklarının eşlik etmesi, romanın duygusal boyutunu genişletecek düzeydeydi. Edebiyatımızda belki de hiç dokunulmayan bir konuyu olağanüstü bir araştırmanın sonucu olarak kotarmış olması nedeniyle kitabın sıra dışılığı göz ardı edilmemeli.
Yazarın benzer özgünlüğü sergileyen bir başka kitabı, Kırmızı Kedi Yayınevince 2018’de yayımlanan Kulağım Karadeniz’de adlı romanıdır. Bu kez Ege’den Karadeniz’e geçen Anadol’un Kurtuluş Savaşı sırasındaki Türk-Sovyet ilişkilerini, liderler arasındaki satranç hamlelerini ve Sovyet yardımlarını bir tarihçi titizliğiyle işlediği görüldü. O sıcak yılların içerdiği hassas dengelerin, Kurtuluş Savaşı’na ilişkin anekdot ve belgelerin ilginçliği romanın gücünü artırdı. Kâzım Karabekir’in Sovyet yardımlarına onayından Sakarya Savaşı sırasında Ereğli Kömür İşletmeleri işçilerinin sosyal ve ekonomik haklarının düzenlenmesine kadar birçok tarihsel gerçekle buluşmak, okurlar için yepyeni pencereler anlamına geldi.
Bu iki kitap arasında biraz da kendi geçmişine bakma gereği duyan Anadol, Doğan Kitap tarafından 2015’te yayımlanan Filmi Geriye Sarınca başlıklı kitabında çocukluk ve gençlik yıllarından başlayarak Zonguldak ve çevresindeki emek savaşımlarına, CHP içindeki dalgalanmalara ve 12 Eylül öncesine güçlü bir ışık tutmayı yeğledi.
Yazarın gereğince değerlendirilmeyen bir başka romanı ise Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından 2021’de yayımlanan Son Durak adlı yapıtıdır. Bu kitapta da 1 Mayıs 1977 katliamına giden süreci sendikacı Metin ve avukat Güler karakterleri aracılığıyla ve her zamanki titizliğiyle anlattı. O dönemde milletvekili olarak görev yaptığı için 12 Eylül öncesinin tüm siyasal aktörlerini yakından tanımış olması, birçok gelişmenin içinde bulunması gibi avantajları nedeniyle söz konusu roman, her aydının kitaplığında bulunması gereken bir nitelik taşımaktadır. Yazar aynı yıl içinde Pankuş Yayınları’nca yayımlanan En Uzun Gün adlı kitabında da Son Durak’ın kapsamı dışında kalan birçok siyasal anı ve gözlemini paylaşarak kalıcı hâle getirdi.
Benzer bir yöntemi 2022’de Meşe (Yakın) Yayınları tarafından yayımlanan ve Cumhuriyet gazetesiyle Ege’de Sonsöz portalındaki köşe yazılarını derlediği Ege Yazıları:Prekarya adlı kitabında da uygulayarak siyasal ve kültürel birikimini topluca paylaştı. Şimdilik son kitabı ise yine Yakın Yayınları tarafından 2024’te yayımlanan anı ve deneme ağırlıklı Komadaki Demokrasi adlı çalışması.
Bu denli çalışkan ve özverili yazarlık yaşamının kimi aşamalarında adından sıkça söz edilmesine, Yunus Nadi Armağanı dışında 1994’te Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü ile 2009’da Dil Derneği Onur Ödülü almasına karşın Anadol’un belgesel roman türündeki emeğinin tam anlamıyla değerlendirildiği söylenemez. Hem Türkiye’nin hem de dünyanın geçmiş ve gelecek eksenlerini iyi tanımak isteyenlerin yazarın yapıtlarıyla buluşması, bu verimliliğin sempozyum ya da panel gibi toplantılarla mercek altına alınması hem sorumluluk hem de zorunluluk olarak görülmelidir.
Kemal Anadol: Siyaset ve Edebiyatın Yorulmaz Bileşkesi
Kemal Anadol’un siyasi atmosferimizin önemli adlarından biri olduğu tartışılmaz. Çok genç yaşlarda atıldığı bu serüvende iki dönem Zonguldak, üç dönem İzmir milletvekilliği yapmasının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarına verdiği destekler de dikkate alındığında kendisini demokrasi yolculuğumuzun “kıvılcım”larından biri olarak tanımlamak mümkün. İlk adının Kıvılcım olması da ailesinin müthiş öngörüsü olsa gerek.
Yayınlanma :
08.07.2025 16:55
Güncelleme
: 08.07.2025 16:55


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: