TEZAT
Yayınlanma :
13.02.2021 19:57
Güncelleme
: 13.02.2021 19:57
Etrafa şöyle bir bakıyorum da bakılacak gibi değil!
Bakmak da mesele değil aslında.
Asıl mesele; baktığın yeri görebilmek!
Bir telaş sarmış güzel ülkemi.
Kalpli ve kırmızı ürünler sarmalamış her bir yeri.
“Sevgililer günü” diye aslı astarı olmayan bir ad takmışlar “14 Şubat’a”…
14 Şubat, ne kadar da iğreti, sevimsiz, nahoş görünüyor bu adla!
Yerine hiç de oturmamış.
Bir biçimsizlik gönle batıyor âşikâre.
-“Müslüman mısın?”
-“Elhamdülillah Müslümanım.”
-“ Öyleyse bu telaş neye ve kime?”
-…
-“ Hem Müslümanın sevgilisi mi olurmuş!”
-…
Olmaz ya tabi! Müslümanın, yâri olur, sevdiği olur, gönlünü mest edeni olur. Allah’ın emri ile helal kılınmış ömürlüğü olur ama bu “sevgili”, “flört”, “manita” kelimeleri, Müslümanın üstünde pek bir iğreti duruyor. Ayrıca seven sevdiğine sadece bir günü mü lâyık görürmüş hiç? O kadar mı pamuk ipliğine bağlandı sevdalar?
-“Ben eşimi her şeyim görüyorum. Sevgilim demem de ne mahsur var?”
-“Bir kere o ‘eş’ değil ‘ karı-kocadır’. Birbirini tam anlayan, tamamlayan ruh ikizidir.”
-“Peki neden kırmızı renk tercih edilir?”
-“Bunu bilmeyecek ne var, aşkın rengidir kırmızı!”
-“Doğru dedin onu. Ama eksik dedin: ‘Yasak aşk’ demeliydin.”
Kırmızı, kirleri belli etmez, üstünü örter. Beyaz öyle mi hiç! Gayet berrak, aydınlık, sahici, samimi. En ufak bir toza dahi sinesinde yer veremiyor. Hemen belli ediyor. O kadar has bir hakikat avcısı!
Dünya işte… Kimisi bir dilim bayat ekmeğe hasret kalır kimisi de tektaşının taşını büyütebilmek için böyle “batı özentisi” günlerin yolunu gözler. Ruh da akıl da batının sömürüsüne köle olmuş ne yazık ki! Ah Müslüman ülkemdeki tezat!
11 ayın sultanı, ufuktan sesleniyor: “ Beni mahzun karşılama! Beni unutma! Ben zaten bu korona illeti yüzüne yeterince mahzun ve yalnız kalıyorum. Sende beni daha fazla yalnız bırakma! Sana Recep’i gönderiyorum ilk önce. Sonra Şaban’ı göndereceğim. Bana alış, mâlâyanî ile gönlünü oyalama. Ben sana şefaatçi olmaya geliyorum. Kurtuluşa eresin diye senin için sana geliyorum.”
Akıl da ruh da dünyevi zevkin karanlığında kaldığı için ufuktan gelen ebedî saâdetin sesini hissedemiyor.
Böylesi bir tezat içindeyiz işte…
Kapitalizmin, sosyalizmin ve materyalizmin zehirli tohumlarıyla zehirlenmekten başımızı kaldıramaz olduk. Dolasıyla takvim yapraklarından tarihe bakarken hakkın ve hakikatin ve doğru yolun istikametinin, tarihte hangi manaya remz olduğunu göremez olduk.
İlknur Eskioğlu
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: