SOSYAL MEDYA EKRANINDAKİ YANILTICI AŞK
Son yıllarda sosyal medyada dolaşırken hepimizin karşısına çıkan benzer bir manzara var: Sanki herkes mükemmel bir evlilik yaşıyormuş gibi… Kocasının karısını sürekli mıncıkladığı videolar, sabah uyanınca hâlâ sarmaş dolaş olan çiftler, mutfakta yemek yaparken birbirine şakalaşarak destek olan eşler… Sanki bu içeriklere bakınca evlilik denilen şey baştan sona romantik, tatlı ve hiç bitmeyen bir balayı süreciymiş gibi görünüyor. İnsan ister istemez merak ediyor: “Gerçek hayat gerçekten böyle mi?” İşte bu soru günümüzde birçok kişinin içinde cevap arıyor. Çünkü ekranda izlenen her sahnenin, izleyenlerin kendi ilişkilerine dair algısını şekillendirdiği bir dönemdeyiz.
Aslında sosyal medyada gördüğümüz bu romantik paylaşımların büyük bir kısmı, hayatın sadece cilalanmış bir yüzü. Birçoğu defalarca çekilmiş videolar, beklenmedik bir anda yakalanmış gibi gösterilen ancak aslında kurgulanmış sahneler… Bir çift belki de bir saat önce tartışmış olabiliyor, ama kameralar açıldığında herkes rolüne bürünüyor. Çünkü sosyal medya doğası gereği “gösteri” üzerinden çalışıyor. İnsanlar en güzel anlarını paylaşmayı tercih ediyor. Kimse “bugün sinirlendik, yüz yüze bakmadık” yazmıyor mesela. Bu da dışarıdan bakan kişilerde bir yanılsama yaratıyor: Sanki tüm evlilikler kusursuz, herkes sürekli romantik, herkes sürekli aynı enerjiyle mutluymuş gibi.
Gerçek hayattaki ilişkiler ise bundan çok daha derin, dalgalı ve insani. Elbette eşler birbirine sarılır, güler, şakalaşır… Ama aynı çiftler zaman zaman tartışır, kırılır, yorulur, uzaklaşır. Bazen bütün günün yorgunluğu ile romantizm ikinci plana düşer. Bazen bir bakış yetmez, konuşmak gerekir; bazen konuşmak bile zor gelir. Yine de ilişkileri gerçek yapan da tam olarak budur: İnsan olmanın inişleri çıkışları. Sürekli mıncıklayan, sürekli öpen, sürekli enerji dolu görünen o sosyal medya çiftleri gerçekte asla 7/24 öyle değildir. Ama bu, ilişkilerinin kötü olduğunu göstermez. Sadece hayatın doğal akışı böyledir.
Önemli olan, kameralar kapandığında nasıl bir ilişki yaşandığıdır. Kimse görmeden yapılan küçük yardımlar, hastalıkta edilen bir telefon, birlikte kurulan bir sofranın sessiz paylaşımı, bir kavganın ardından atılan bir adım… Bunlar romantizmin en gösterişli hali değildir belki ama en gerçek olanıdır. Çünkü bir evlilik sadece sarılmalardan değil, emekten, sabırdan, anlayıştan ve bazen de susup yanında durmaktan ibarettir.
Sonuç olarak sosyal medya, evlilikleri masalsı bir hale getirme eğilimindedir. Bu masalların içindeki romantizm gerçek hayatta da vardır, ama aynı yoğunlukta ve aynı sürekli hâlde değildir. Her ilişkinin kendine özgü bir dili, dinamiği ve ritmi vardır. Bazen gösterişli, bazen sessiz… Bazen kahkaha dolu, bazen kırgınlıkla sarsılan… Ama tümü bir araya geldiğinde bir ilişkiyi anlamlı kılar. Bu nedenle sosyal medyayı bir gerçeklik ölçüsü olarak görmek, kişiyi hem kendi ilişkisine haksızlık etmeye hem de gereksiz beklentiler oluşturmaya sürükler. Gerçek evlilik, ekranda görünenden daha sade, daha emek isteyen ama aslında çok daha samimi bir yolculuktur. Mutluluk çoğu zaman kamera önünde değil, kimsenin bilmediği günlük ayrıntılarda saklıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: