Ailenin Büyüyen Çemberi ve Unutulan Değerler
Babalar ve anneler, çocuklarını gerçekten önemseyip ötelemediğinde, aslında dünyanın bütün sorunlarının temeli çözülmüş olur. Çünkü aile, sadece anne ve baba olmaktan ibaret değildir. Aile; ilk adımı atan anne ve babayla başlar ama yaşam boyunca genişleyen bir çemberdir.
Çekirdek ailede edep, ahlak, düzen, tertip ve sevgiyle büyüyen çocuklar; hayatları o çekirdeğin dışına çıktığında bocalayabilirler. Çünkü her evde, her ortamda aynı düzenin olacağını sanırlar. Oysa bu sadece bir düşüncedir; çoğu zaman bu düşünce şaşkınlığa ve hatalara bile sebep olabilir.
Aslında okul da bir ailedir.
Sosyal çevre bir ailedir.
Tuttuğumuz takım, mensup olduğumuz siyasi parti bile geniş ailenin bir parçasıdır.
Eğitimden örnek verelim… Bir okulun içinde; eğitimciden yardımcı personele, servis şoföründen yönetime kadar herkes birbirinin tamamlayıcısı olmazsa, birbirini tanımazsa, sorunları paylaşmaz ve çözmezse kaos kaçınılmazdır. Mutluluk bile ancak paylaşıldığında anlam kazanır.
Aynı şekilde okulun ihtiyaçları, öğretmenlerin zorlukları ve öğrencilerin durumları üst kurumlar tarafından bilinmez ve görülmezse sonuç yine aynıdır: Kaos.
Bu gerçek sadece eğitim için değil; sağlık, tarım, güvenlik, beslenme ve barınma dâhil her sektör için geçerlidir. Toplum iç içe geçmiş bir sarmaldır. Bir yerdeki kopukluk her yere yansır. Düzen, ancak herkesin birbirine temas ettiği yerde tamamlanır.
Fakat çağımızın en büyük sorunlarından biri de budur: Üst, altı çoğu zaman önemsemez, dinlemez. Söylemek istediği farklıdır ama söylemek zorunda kaldığı farklıdır. Makamlara selam ile gidildiğinde başka bir muamele, selamsız sıradan biri olarak gidildiğinde bambaşka bir muamele görülür.
Ama bazen öyle insanlar çıkar ki…
“Makam benim değildir, insana hizmet içindir.” diyerek herkesi aynı dikkat, özen, ikram ve zamanla karşılar. İşte bu insanlar yeni bir devri başlatacak güçtedir. Böyle kişilere rastlamak gerçekten güçtür.
Bu gücü bulan kişiler ise bilgiye sahip olanlardır. Beylere, efendilere takılmayan; söz verilip yapılmayan işlere teslim olmayanlardır. Çünkü toplumun en kırılgan kesimleri — yetim, dul, hasta, yaşlı, engelli ve çaresizler — makamların gerçek muhataplarıdır. Onların sesi duyulmadığında çözümler de ertelenir. Kimi, üst makamlara yakın olduğu için sorununu hızla çözer; kimi ise çaresizliğini katlayarak yaşar.
Oysa makam da mevki de kalıcı değildir. Bir gün herkes başka bir yerde, başka bir konumda olabilir. Ben bir dönem Çumra Şeker Fabrikası’nda ve Algida Dondurma Fabrikası’nda kalite kontrolcüsüydüm. Belki oğlum olmasaydı bugün o fabrikalarda daha farklı bir makamda olabilirdim. Aynı yıllarda işe başlayan pek çok kişinin şimdi farklı görevlerde olduğunu görüyorum. Sonra kendi işimi kurdum; güneş paneli temizliği yapan bir firma açtım. Yıllar geçti, şartlar değişti ve kapatma kararı aldım.
Hayat böyle bir yolculuk işte…
Çağ hızlanıyor, görevler değişiyor; aileye insanlar ekleniyor, kimi zaman eksiliyor. Ve her değişim, insana yeniden düşünmeyi öğretiyor. Hangi sektörde olursak olalım; birinin ablası, abisi, annesi, babası, evladı olduğumuzu unutmadan ilerliyorsak, o zaman üst makamlara da halka da hakkıyla hizmet ederiz.
Aksi hâlde hak yemiş, haksızlık etmiş oluruz.
Ama hamdolsun, hâlâ adaleti bilen, dengeyi gözeten, ilahî adaletin ne olduğunu idrak eden insanlar var. Onlar toplumun sessiz direkleridir.
Sebat ile gayret eftaldir.
Selam, sevgi ve selametle…
Özel Gereksinimli Bireyler Derneği Başkanı
KAÇEP Komisyon Başkanı
Tülay Gürel
Yorumlar
Kalan Karakter: