Vatandaşa bazı siyasetçilerin bakış açısı şu:
Bir taraf “Boş tencere iktidar düşürür” diyor.
Diğer taraf ise “Emekliye, memura, işçiye seçim zamanı ver zammı, al oyu” mantığıyla hareket ediyor.
Her iki taraf da aslında seçmeni enayi yerine koyduğunun farkında değil.
Türkiye eski Türkiye değil, millet de eski millet değil.
Bugün:
-
AK Parti seçmeninde büyük kayıp var.
-
MHP’de de…
-
CHP’de de…
Ancak: CHP seçmeni kolay kolay partisinden vazgeçmez. Çünkü ideolojik bir parti… Sadece sağ seçmenden tepki oyları alır, o da kalıcı değildir.
Peki bu tepki oyları nereden çıkıyor? Tabii ki AK Parti’den. Çünkü AK Parti, CHP kadar köklü bir parti olmasa da 23 yıldır kökleşmiş bir seçmeni var. Burada önemli bir fark var:
-
CHP’nin başına kim gelirse gelsin seçmeni CHP’ye oy verir.
-
AK Parti’nin oyları ise Recep Tayyip Erdoğan’ın oylarıdır.
Son genel ve yerel seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın da oyları düşmüş olsa da kendi oyu %49, AK Parti’nin oyu %35 bandında kaldı. Yani arada %14’lük bir kayıp var.
Peki niçin? Daha önce AK Parti’ye oy veren seçmen, Erdoğan’a oy verirken aynı şekilde AK Parti’ye oy vermiyor? Neden AK Parti seçmeni MHP’ye, CHP’ye ya da YRP’ye oy veriyor?
Demek ki ekonomik ve sosyolojik faktörler etkili, fakat başka etkenler de var.
Önümüzdeki seçimlerde sandığın yönünü tek bir şey belirleyecek:
Siyasi partilerin kendilerini muhakeme etmeleri, kendi içlerinde hesaplaşmaları, “Nerede yanlış yapıyoruz?” diye kendilerini hesaba çekmeleri… Çünkü başarının tek anahtarı bu iç muhasebedir.
Gelelim Anahtar Parti’ye:
AK Parti’de kendilerine siyaset kapısı kapanan dava adamları, bir ümitle muhalefet boşluğunu Yavuz Ağıralioğlu’nun dolduracağına inanarak genel başkana destek olmak istediler. Parti “ölü doğmasın” diye 81 ilde teşkilat kurup seçime hazır hale getirdiler.
Fakat Anahtar Parti’nin milletin teveccühünü Ankara’daki kadrosuyla taşıması çok zor. Yavuz Bey’in de bu yükü tek başına kaldırması mümkün değil. Sebebi şu: Genel başkanı tıpkı Muhsin Başkan gibi ayağından aşağı çeken bir grup var.
Bizzat kendisine bu sorunu söylediğimde “Ne yapayım? Bunca yıllık dostlarımız, kardeşlerimiz… Telefonlarını açmadan olmaz” demişti.
Fakat mesele arkadaşlık değil. Bir siyasi partinin genel başkanı, en yakını bile olsa meclis içinde “Gardaş” diyene cevap vermemeli. Çünkü artık genel başkansınız, il başkanlarınız, ilçe başkanlarınız var. Sizi arayan samimi “gardaş” ise, onları aramalı. Aksi halde yetki verdiğiniz kişileri boşa düşürmüş olursunuz.
Durum böyle olunca, arayan kişi il başkanını, il başkan yardımcısını, ilçe başkanını hiçe saymış olur. Anahtar Parti yolun başında hafıza kaydı oluşturmadı. Emeği olanlar “gardaşlara” yenik düşürüldü.
Ne diyelim, gardaşlarınız çok olsun… Ama unutmayın ki dar daireyle sandıktan çıkılsa bile ne muhalefet ne de iktidar çoğunluğu sağlanabilir.
Dipnot: Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı ile siyasi hareket başarı getirmez. Bu, tecrübeyle sabittir.
Ümit Aydın
Yorumlar
Kalan Karakter: