ÇAMUR
Üzerimize gökten ve yerden çamurların yağdığı günlerden geçiyoruz.Güç bela uyunan gecelerin sabahında her gün başka türlü pisliğe uyanmaktan nefes alamaz hale geldik. Boğazımızda bir türlü atılamayan balgamın yarattığı his gibi bu ülkede yaşamak.
Nasıl bir cehenneme yuvarlandık biz Yarabbi? Bizi önüne katıp götüren çamur selinde hayata tutunmak için dal aramaktan bitap düştü kollarımız. Bir yerlerde büyük bir yanlışlık yapıldı lakin bu puslu havada insanlarda ne bunu düşünecek akıl ne de mecal kaldı.
Yukarda tepinen fillerin ezdiği çayırda yaşamaya çalışan karınca sürüsü gibi ülkemde insanlar. Ne seli bitiyor ne rüzgarı ne boranı. Kendine dulda bir köşe bulabilenler hayatta kalmaya çalışırken, tutunacak dalı olmayan zavallılar ise çamur seli içinde nefes almayı yaşamak zannediyor.
Zalimlerin, iktidar yancılarının, gücü paylaşamayanların iktidar uğruna girdikleri savaşta ortalığa dökülen pisliklerden gökyüzünde güneş görünmüyor artık. Adaletin şemsiyesi sapını tutanlatın elinde halkı güneşten, yağmurdan korumak yerine itaat etmeyenin, muhaliflerin başına inen bir balyoza dönüşmüş durumda.
Anayasa ve Türk Ceza Yasasında teminat altına alınan masumiyet karinesi, özel hayatın gizliliği, insan hak ve onuru birilerinin elinde pinpon topuna dönmüş durumda. Savcılığa teslim edilen telefonda özel hayata dair ve isnat edilen suçlarla ilgilisi olmayan mahrem mesajların, yazışmaların yandaş ve havuz medyasında çarşaf çarşaf yayınlanması, muhalif geçinen basın yayın organlarının bile bu tuzağa çekilmesi karşısında bir hukuk insanı olarak nefes alamıyorum boğuluyorum ben artık. Yuh desek yetmiyor, çüş desek eşşekler alınıyor sizin yüzünüzden.
İçerde ekonomik sorunlar, hukuksuzluk, adaletsizlik, işsizlik,barış süreci adı altında ne olduğunu bilmediğimiz süreçler, dün ip attığına bugün önder diyen milliyetçiler, uyuşturucu eşlikli gurup seks partileri, makam uğruna ortalığa saçılan pisliklerden memleketi foseptik bastı.
Dışardan gelip , şehit kanıyla sulanmış memleket semalarında dolanan ihalar, sihalar, düşürülen uçaklar yüzünden gökten kan yağıyor, umutsuzluk akıyor bu günlerde.
Biz nerde yanlış yaptık sahi? Biraz yaşayıp, verilen fani ömürde üç beş güzel gün görecek, insan onuruna yakışır biçimde çekip gidecektik değil mi?
Cennet vadedenlerinin yarattığı cehennemde yaşamaktan bitap düştük hepimiz. Namuslu geçinenlerin tenhada işlediği namussuzluklardan gözlerimiz, kulaklarımız kanıyor artık. İnsan olmaktan daha ne kadar utanabiliriz ki dedikçe battığımız çamur ağzımıza, burnumuza doldu. Biraz daha batarsak nefes almak da yaşamak da mümkün olmayacak bekleyin. Verdiğimiz her sarı öküzde eksildik, sıra bize gelmez zannettik. Dişliler her birimizi o kadar hızlı öğütmeye başladıki sıra kollara, gövdeye gelmeye başladı. Sesimiz çıkmadıkça sesimizi kesiyor sistem. Sustukça sıra her birimize gelecek bu çamur deryasında. Gözünün üstünde kaşın var denecek fazla bahane aranmadan.
Gün insan olma günüdür, gün hak için, adalet için, Allah için doğru bildiğini savunma, mağdurun, ezilenin yanında olma günüdür. İnsanlık her zaman zor dönemlerden geçmiştir elbet. Böylesi buhranlı günlerde bizi aydınlığa çıkaracak yegane şey insan onuru ve adalete yakışır bir şekilde hakkaniyetli davranmak, hukuku yeniden baş tacı etmektir. Namussuzluk ve haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, sadece Mekke de şeytan taşlamakla müslüman olunmaz. Noel kutlamak günah mı diye boş edebiyat yapmak yerine,yaratılan çamur deryasında ezilen, mağdur edilen, haksız yere tutuklanan, eziyet edilen insanlara el uzatmamak günah mı onu düşünün. Cahillerin, zalimlerin çamuruna taşıdığı balçık kapladı tüm ülkeyi. Allah’ a inanıyorsanız O Allah’ın verdiği akıl nispetince durun ve düşünün. Sahi biz nerde hata yaptık? Bu çamur deryasının tek sebebi foseptik borularını patlatanlar mı? Onlara bu gücü, yetkiyi kim verdi peki?
Av. Fatma Saçak Akbulut
Yorumlar
Kalan Karakter: