HOCA AHMET FAKİH HZ
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühuu Allah’ı (cc) ve dostlarını sevenler..
Konya Meram’da Hocafakıh Caddesi üzerinde bulunan, içeriye eğimli taştan tarihi bir duvarın olduğu avlu kapısından içeri giriyoruz. Kapıdan içeri adım atmamız ile zamanda boyut değiştirmişiz gibi Selçuklu dönemine ait rüzgarlar esiyor. Yemyeşil bir bahçede tarihe tanıklık etmiş ağaçlar, sarnıç ve Selçuklu mezar taşları ile Karatay Mescidi gözümüze çarpıyor… Zaviye günümüze ulaşamamış olsa da sanki burada yetişen ve okuyan talebeler hala oradalarmış gibi varlıklarını hissettiriyorlar..
Bahçenin içinden türbeye doğru ilerlerken sol tarafta büyük bir kamelya ve etrafında dut ağaçları dikkatimizi çekiyor. Hikmetini soruyoruz..
Hacım Sultan Velâyetnamesi’nden cevap geliyor:
“..Ve dahi ocakta dut ağacından ateş yanardı. Ahmet Yesevi hz, yanmakta olan bir dut dalını kavrayıp Rum’a (Anadolu’ya) doğru fırlatıp; Rum’da bunu tutarlar, buyurdu. Ol yanan dal havada yana yana geçerken Konya’da bir er var idi. Sultan Hace Fakih derler idi. Ol odu kapıp hücresinin önüne dikti. Kudreti İlâhi o dal yeşerdi, tepesi yanık aşağısı dut idi. Şimdi yemiş verir.”
Rivayetlerde geçer ki Türkistan’dan atılan bu yanan dalı, Konya’da zaviyesinin bahçesinde oturmakta olan Hoca Fakih hz, talebelerinin hayretli bakışları altında tutup bulundukları yere dikmiştir.
Dut ağaçlarına sarılıp tefekkürde bulunduktan sonra Hoca Ahmet Fakih Mescidine doğru ilerliyoruz. Zaviye yıkıldıktan sonra yapılmış olan maneviyatı yüksek, küçük sevimli mescide girince sağ taraftaki kapıya, bizi kendine doğru çeken güzel bir koku yoğunlaşıyor. Başımızı eğerek ancak geçebileceğimiz bu kapının üzerindeki kitabede: “Pek ulu, pek büyük bilgin, üstün ibadet sahibi, gariplerin hükümdarı, meczupların efendisi, doğunun ve batının kutbu” yazmakta.
Yeşil sandukası, müthiş kokusu ve manevi havası ile insanı silkeleyen odaya, başımızı eğerek edeple giriyoruz..
Hâce Ahmet Fakih ve Sultan Hâce Fakih ismi ile tanınan mübareğin farklı kaynaklarda; Kutbü’d-din, Kutbü’ş-şark ve’l-garb, Kutbü’l-büdelâ, Seyyidü’l-meczûbîn, Kıdvetü’l-abdâl gibi farklı unvanlarla kaydedildiği de görülmektedir.
Konya’ya Horasandan gelerek, Mevlana Celaleddin Rumi hz’nin babası Sultanül Ülema hz’nin talebesi olmuştur. Fıkıhtaki üstün bilgisinden dolayı kendisine “Fakih” denilmiştir.
Bir gün Sultanül Ülema hz ile derste iken ilahi aşk ile cezbeye tutularak kitaplarını ateşe verip dağlara çıkmıştır. Yıllarca halden hale geçerek yanan, gönüller sultanı Fakih hz yüksek manevi derecelere erişmiştir. Bu durum Mevlana hz’ne sorulduğunda; “Ahmet Fakîh’in aşk sarhoşluğu, efendimiz Şemseddini Tebrizi’nin sarhoşluk denizi yanında bir kokudan ibarettir.” buyurmuştur.
Bahaeedin Veled hz’nin vuslata ermesinden bir süre sonra şehre geri dönen Hoca Fakih hz, talebe yetiştirmeye başlar ve birçok kerametleri görülür. Yetiştirdiği ünlü talebeleri; Şeyh Ulema hz (Şeyh Alaman), Şeker Furuş hz, Hace-i Cihan hz, Pirebi Sultan hz, Nasrettin Hoca’dır.
İlmi, merhameti, aşkı, sünnete bağlılığı, ibadete ve tefekküre düşkünlüğü ile çok sevilen Hace Fakih hz’nin vefatına yakın, talebeleri; “Efendim, yerinize kimi bırakacaksınız?” diye sorarlar. Bunun üzerine; “Yakın zaman içinde Acem taraflarından bir velî gelir. Onun adı Hârun’dur. Alâmeti, sağ elinde beyaz bir ben vardır. Beni isteyen onda bula” buyurur.
Hâce Fakih hz’nin cenaze namazını çok sevdiği Mevlana hz’i kıldırır ve zaviyenin bahçesine defnedilir.
Horasan’dan Anadolu’ya manevi işaretle gelen ve Seydişehir’i kuran Seyyid Harun-ı Veli hz, Hoca Ahmet Fakih hz’ne gelir. Türbesini ziyaret için kapısından içeri girince, sandukadan bir el uzanır. Harun-ı Veli hz uzanan eli hürmetle öper. Herkes hayretler içinde kalır. Seyyid Harun-ı Veli hz, Hoca Fakih zaviyesinde kırk gün, kırk gece tefekkür ve ruhaniyetiyle münacata varır, ibadette bulunur.
Osmanlı kaynaklarında yer alan bilgiye göre; medreselerde eğitim gören ve hafızlığının 14. dönüşünde olan talebeler Konya’ya Hoca Fakih hz’ni ziyaret için getirilirler. Allah’ın izni ve lütfu ile bu ziyaretin bereketini gören talebelerin çelik hafız oldukları, ezber yeteneklerinin güçlendiği yazmaktadır.
Mescidin imamı ile konuştuğumuzda; birçok keramete bizzat şahitlik ettiklerini dinledik.
Allah (cc) sırrını mukaddes etsin..
Selametle..
Emine Aydemir
Yorumlar
Kalan Karakter: