Elbette ki hiçbirimiz kusursuz bir güzelliğe veya yakışıklılığa sahip değiliz, kusursuz bir iyiliğe veyahut kusursuz zekaya da sahip değilizdir. Her insanın artısı ve eksisi vardır; fakat bu demek değildir ki her insan aynı özelliklere sahip olsun. Hiçbirimiz dört dörtlük değilizdir, hem de her konuda. Hayatta konuşulması gereken daha önemli konular var; mesela çocuklara, hayvanlara ve bitkilere yapılan zulümler... Ne yazık ki insanlar, başka insanların kusurlarını ve eksik yönlerini konuşmaktan bu zulümleri akıllarına dahi getiremiyorlar. Şöyle bir düşününce ne kadar acınası bir duruma düştüğümüzün farkında bile olamadığımızın gerçeği yadsınamaz! İnsanoğlu işte... Hayattaki acı gerçekleri eleştirmek ve buna çözümler üretmek yerine, başka insanların eksiklerini veya kusurlarını eleştirmekle kendilerini özgüvenli sanan insanlar var ve bu dünya ne yazık ki onlardan çok bir şey görmedi henüz.
Hayatın bakış açısını değiştirmek bizim elimizde olan bir durummuş gibi görünse de, bizim gibi düşünmemek için direnen insanların sayıları çok oldukça, hayatın bakış açısını değiştirmek de gecikmeli bir durum olarak karşımıza çıkabiliyor. Herkes her konuda fikir sahibidir. Herkesin fikri de kendisine "doğru" gelendir. Zıt fikirleri kabullenemeyen insanlar ise, özgüveni zayıf ve narsist kişilerdir.
Zıt fikirler, insanlar arasındaki tartışmaları meydana getirir fakat bu tartışmalar saygı, sevgi ve hoşgörü çerçevesinde yapılması en doğru olandır. Bir düşünelim... Saygısızlığın yer aldığı bir tartışmaların nelere sebebiyet verebileceğini. Sonucunda öfke, kin, nefret, hırsla dolu intikam arzusu ve belki de tabiri caizse "kavga".
İnsan başkalarının eksiğini veya kusurunu eleştirmeden önce, kendisinde neyin eksik veya neyin kusur olduğunu görmeyi bilmelidir. Bana soracak olursanız, bana göre kusur dediğimiz şey aslında bilmeden yapılan yalan yanlış yorumların emin olmadan gerçek bilgiymiş gibi başka insanlara aktarılması ve aktarılan bu bilginin de yanlışlığını kabullenemeyip kendisinin kabul ettiği doğruda direnmesidir.