İslâm Dininin en belirgin aşamalarından birisi de hesap işleminden sonra gelen ‘ayırım günü’ yani dünyada yapıp-edilenler için son kararın verildiği zaman kavramı olsa gerektir. Buna göre, yapıp-etmelerden sonra yargılanma süreci denilen aşamanın mutlak surette ‘ayırım yapma’ aşaması olduğu da unutulmamalıdır. Nitekim Yüce Allah’ın açıkça dile getirdiği gibi, dünya üzerinde yaşarken istenen ve de istenmeyen hatta tavsiye edilen yani önerilen işlemlerin kaydının sisteme aktarılmasından sonra devreye giren bu süreç, işler durumdaki zorunlu basamağın haber verilmesi anlamına da gelmektedir. Üstelik ‘yargılama’ sonrasında işleme alınan bu adım, ‘karşılık verme’ manasına gelen ödül ve cezanın işleme alınması anlamındaki değerlendirme sürecidir diyebiliriz.
Buna göre, yargılama sürecinin bittiğini ifade eden lafız, olup-biteni sağlıklı bir incelemeye alan terim durumundaki ‘ayırım günü’ ifadesi olsa gerektir. Öyle ki, insanı bilgilendiren vahiy segmentinde her daim ve de açıkça sisteme alınan bu tespit, beşer tarafından eyleme dönüştürülenler ve de sisteme alınanlar konusunda yapılan hesap işlemi gereği verilen kararın fiiliyata aktarımı olduğu da şüphesizidir. Nitekim son derece anlamlı ve de gerekli olan bu süreç, insan denilen varlığı iradeli muhatap olduğunu da haber vermektedir. Ve dahi, onun niteliklerini deşifre eden bu yaklaşım, daha yaratılış aşamasında devreye alınan ‘pozitif katkı’ anlamındaki beşer niteliği olsa gerektir.
Üstelik vahyin açıkça dile getirdiği şekliyle, konuyla ilgili olan ayetler, olası hesabın sonucunda verilen kararın akışından bahsetmektedir diyebiliriz. Buna göre; “Ayırım günü şüphesiz belirlenmiş bir vakittir…” uyarısıyla başlayan aşama, yaşayan insanın hesaptan kaçamayacağı ve kurulan mahkemenin devreye aldığı yargılama yani muhakeme vasfını hatırlatmaktadır. Nitekim bunun ardından gelen yani işler kılınan sürecin ise, muhakeme edilen şahsın verilen kararın ardından gideceği yer hakkındaki açık uyarı şeklindedir. O sebepledir ki, yaşam-ölüm-hesap ve karşılık bulma aşamasının âdeta dört ayağı olan duruşlara tekabül ettiği de kuşkusuzdur.
Adına ister ‘gerekli karşılık’, isterse de ‘Yüce Allah’ın ekstre katkısı’ denilsin, olası hesabın adalet, verilen kararın ise Yüce Allah’ın açıkça beyan edilen hakikati olduğu şüphesizdir. Üstelik gelinen bu aşama, etkin ve de donanımlı varlık olan insan için ‘açık edilen kapıdır’ dememize de olanak sağlamaktadır. Gariptir ki, daha yaşarken deklere edilen bu aşama, vahyin muhatapları için ‘pozitif katkı’ anlamında devreye giren ana beyan hükmündedir. Ayrıca, insana gelen vahyin büsbütün bu süreçte yola koyulması, daha yaşarken devreye giren uyarıların insanın sağlıklı sonuçlara yönelik vasfıyla ilgilidir dememize de olanak sağlamaktadır.
Bunun yanında, yarın başına geleceklerden haberdar edilen insanın bugünden geçerli olmak üzere yaptıklarına dikkat etmesi de önerilen en değerli katkı mesabesindedir. Nitekim son derece anlamlı olan bu aşama, akleden insanın ‘geleceği kurtarma’ adına devreye gireceğini de açıkça dile getirmektedir. Eğer ki, insanın yeteneği kapsamında bahsedilen aşama tatbik edilmezse, haber verilen sonucun insan eliyle tedarik edileceği de açıkça beyan edilmektedir. Büsbütün ‘iradenin taalluku’ anlamına gelen bu işlem, etkin varlık olan insan tarafından sisteme alınan kabuller anlamına gelmektedir. Son derece anlamlı ve de gerekli olan bu aşama, güvenilen varlık olan insanın olası hedeflerinin tevhidi sisteme alan uygulamalardan olacağını da açıkça haber verecektir.
Hem, işin içinde olan Yüce Allah’ın daha ilk adımda devreye aldığı husus da büsbütün bu gereklilikten ibaret olsa gerektir. O sebepledir ki, hatırlatma ve de uyarı babında insanı dikkate alan Kur’an’ın açık ettiğine göre, daha yaşanma gerçekleşmeden bahsedilen süreç, insan denilen etkin varlığın dikkate alınması ve de açıkça uyarılması anlamına gelecektir. Nitekim son derece anlamlı ve de gerekli olan bu aşama, düşünen insanın iradî tercihlerini sisteme almak suretiyle robotik tekrarlardan uzak durmasını ve de duracağını da sisteme almış olmaktadır. Büsbütün ‘olumlu katkı’ anlamına gelen bu aşama, dünya özelinde sisteme alınan varlığın son derece kıymetli olacağını da haber verecektir.
Öyle ki, kolaylıkla gelinen bu aşamanın yalnızca insan tarafından negatifleştirileceği de kulak ardı edilmemesi gerekmektedir. Buna göre, doğrudan merkeze alınan insanın yapıp-etmelerinin karşılığının olacağı tespiti, onun için her daim ‘pozitif uyarı’ şeklindeki beyanları da siteme almaktadır. Yakinen bilindiğine göre, vahyin daha ilk adımda sisteme aldığı uyarı kümesi, daha ziyade o günü devre dışına alanların tutumları ile ilgilidir diyebileceğiz. O sebepledir ki; “Ayırım günü nedir bilir misin? O gün, yalanlayanların vay haline…” uyarısının yapılması, daha yaşarken insan için devreye alınan ‘olumlu katkı’ yani ‘olacağı haber verme’ ve de ‘yarını dikkate alma’ sürecinin adı olmaktadır demek durumundayız.
Nitekim vahyin deklere tarzına göre daha ilk adımda ‘işin farkında olan insanlar’ için sisteme alınan bu adım, yaşanılan durum gereği ‘olacağı hesap eden insan’ bazında son derece anlamlı durmaktadır. Zira yaşayan etkin varlık olan insan için gerekli aşama olan ‘hesap verme’ işleminin olması, insanın yaratılan robotik varlıklardan ayrılması kadar, yaşarken üreteceği hakikat tespitlerine de imkân sağlamaktadır. Üstelik işbu hakikatin deşifresini yapan vahyin aynı zamanda uyarı ve de haberleşme kümesini de sisteme alması, yaşanılan sürecin Yüce Tanrı tarafından tespitine denk getirilmiş olmaktadır. Nitekim insan için büsbütün ‘tahmin’ konumunda olan bu aşama, olacağı deşifre eden Hak Teâlâ’nın beyanından sonra mutlak surette gerçeğe dönüşebilmektedir.
Mamafih, daha yaşarken dikkat edilesi gereken hususları açık bir şekilde deklere ettiği için mutlak surette ulaşılacak güne yani vahyin açıkça dile getirdiği şekliyle: “Ayırım günüdür bu. Sizi ve sizden öncekileri bir araya topladık! Azaptan kurtulmak için bir hileniz varsa, haydi hilenizi bana yapın!” tespitine yakın durmayı ve de her daim dikkate almayı sisteme almış olmaktadır. O kadar ki, Yüce Allah’ın öne aldığı bu durum, dünya hayatının anlamını deşifre etmekle kalmayıp, yapıp-etmelerin karşılığının mutlak surette ödeneceği Öte Dünya kurumunu da rasyonelleştirmektedir. Üstelik büsbütün ‘gerekli tespit’ yani ‘olumlu kakı’ durumunda yol alan bu sürecin insan için ‘verilen haber’ niteliğinde olan ilkesel bazdaki ‘pozitif katkı’ şeklinde beyanına da imkân sağlamaktadır.
Beşer için olanı ve de olacak olanı beyan eden Yüce Allah, ‘gerekli katkı’ anlamında sisteme aldığı vahiy özelinde bir adım önde söze girmektedir. Nitekim buna uygun bir tarzda iş gören vahyin deklere ettiğine uygun bir şekilde sisteme alınan ‘hesap günü’ tespiti, mutlak surette bir adım önde dile getirilen ‘gerçek tespit’ yani ‘somut beyan’ anlamına gelen haberleşme tarzıdır diyebiliriz. Ayrıca, daha ilk adımda sisteme alınan bu aşama, mutlak surette ‘olacağı tespit’ hükmündedir dememize de olanak sağlamaktadır. Binaenaleyh, yalnızca Yüce Allah’ın dile getirdiği bu durum, gelecekte olacağı haber veren en değerli beyan hükmündedir dememize de olanak sağlayacaktır.
O kadar ki, son derece anlamlı olan bu tespit, yani verilen kararın neticesinin ve de karşılığının görüldüğü zaman dilimi anlamına gelen bu süreç, insana sunulan ‘en değerli beyan’ anlamına da gelmektedir. Zira ‘hatırlatma’ ve de ‘uyarı’ bandında işleme giren İslâm’ın sisteme aldığı en değerli aşamalardan birisi, olacağı önceden haber veren ‘gerçek beyan’ ya da ‘kesin haber’ tarzı olmaktadır demek durumundayız. Bu sebeple, daha ilk adımda uyarılan insanın atacağı adımları kontrol etmesi, olası donanımla yola çıkan beşerin kendisinden beklenilen ‘normal adım’ kümesini de her dem aktif hale getirmektedir. Böylelikle, ‘insanı muhatap alan ‘dinsel haberleşme’ aşamasında onun kalibresini aşan isteğin olmayacağını sadece Yüce Allah haber vermektedir’ dememiz de son derece kolaylaşmaktadır.
Haddizatında, insanı devreye alan uyarı segmentinde ‘pozitif katkı’ anlamına gelen bu aşama, insan için ‘gerekli kazanım’ formunda işleyen sisteme denk getirilmiş olmaktadır. Nihayetinde, son derece anlamlı ve de gerekli olan bu işlem, insan için normalliği merkeze alan uyum işlemini de sisteme almaktadır. Esasında ‘ayrımcılık’ vasfının da içine gireceği bu tanım, olanı yapanlar işin aktive edilen uygulamayı sisteme almaktadır. O sebeple, insandan istenen ve de beklenilen şeylerin devreye alınması, onun ulaşabileceği aşamaların Allah tarafından tanzimi anlamına da gelecektir. İşbu sebepledir ki, yalnızca insan özelinde sisteme alınan bu aşama, hak edilenle birlikte ekstre katkıları da olumlu manada sisteme alacaktır.
Hâsılı, insan özelinde yaşama aktarılan bu işlem, Yüce Allah’ın katkısı sonrasında başıboş bırakılmayan insan için en gerekli basamak olarak da görülmektedir. Bu nedenledir ki, olası eşitliğe zarar vermeyecek tarzda işleme alınan ve adına ‘pozitif ayrımcılık’ denilen süreç; ya olası kaybın telafisi, ya haksız kazancın iadesi, ya da muhatabın özel vasfı gereği merkeze alınan gereklilik olsa gerektir. Buna göre, özel durumları bulunan kadınlar için olağan süreci deşifre eden durumlar, benzer durumda yol alan erkekler için de sisteme alınmış gibidir. Öyle ki, biyolojik ve de sosyolojik hatta kurumsal sürecin sisteme aldığı her basamak, muhatabı için bir adım önde işleme giren yaklaşımlardan ibaret gözükmektedir.
Tıpkı, insanları taşıyan araç şoförünün özel koltuğu olması gibi, zaman içinde gerekli olan hemen her şeyin tedariki anlamına gelen bu işlem, uzun süredir negatif içerikle dile getirilen ayrımcılık lafzını da kolaylıkla anlaşılır kılabilecektir. O sebepledir ki, insan ve toplum için sisteme alınan bu aşama, her ikisinin daha da aktif olmasına ve dahi kırgınlıkları telafi etmesine olanak sağlayacaktır. Ayrıca, yaşamsal süreçlerin öne aldığı bu işlemin devreye girmesi ise, ‘hak edenin hakkının tedariki’ sonrasında beklenileni yapanların özel ödülü mesabesindeki işlemin de kendisi olmaktadır. Nitekim hemen her durumda ‘yenilen hakkın geriye verilmesi’ şeklinde işleme alınan bu süreç, insan için merkezde yol alan adaletin temini anlamına da gelecektir demek durumundayız.
Velhâsıl, tarihsel sürecin negatif ve de haksız uygulamalarını sistem dışına alan bu yaklaşım, olası haksızlıkları gidermeye mâtuf durumdaki öneri ve de istek hatta uygulamanın kendisidir dememizi de öne almaktadır. Üstelik insan ve toplum için son derece gerekli olan bu aşama, yaşanılan ortamın kıymete dönüşmesine de fırsat verecektir. O kadar ki, kim olursa olsun ayırım gözetmeden sisteme alınan bu işlem, ‘beşerî normallik’ adı gereği zaman içinde kabul değeri yüksek olan ‘dinsel öneri’ hatta ‘İlâhî tavsiye’ ve de ‘Tanrısal istek’ konumundaki zorunlu basamak durumundadır dememize de kapı aralayacaktır. Böylelikle, yaşanılan hayatın değerli olması adına insan için gerekli kılınan bu aşama, dünya hayatının kıymeti konusunda haber veren uygulamanın da kendisi olacaktır.