Zıtlıklar, Hayatın Ritmi ve Denge
Gözümüzü açtığımız andan itibaren içinde yaşadığımız evren, şaşırtıcı bir ahenk üzerine kuruludur. Bu ahengin kökeninde ise zıtlıkların sanatı yatıyor.
Mesele sadece fiziki dünyanın basit bir gözlemi değildir; bu, varoluşun ta kendisidir. Örneğin, bir deniz feneri düşünün. İşlevi, gece zifiri karanlık olduğunda başlar. Işığın anlam kazanması için karanlığa ihtiyaç vardır. Tıpkı bunun gibi, kışın dondurucu soğuğunu hissetmesek, baharın ilk sıcaklığı bize o güzelliği sunabilir miydi? Aynı şekilde, yaşamın değerini, ancak varlığımızdaki faniliği idrak ettiğimizde gerçekten anlarız. Her varlık, kendi zıddıyla birlikte tam ve anlamlıdır.
Hayat, bizi sürekli bir karşıtlıklar içinde sınar: Sevinç ve keder, zafer ve yenilgi, kolaylık ve zorluk... İşte dinin ve manevi arayışın yoğunlaştığı yer tam da burasıdır: Bu zıtlık denizinde, insanın merkezini, dengesini ve değişmez hakikatini bulma çabası.
İnsanın manevi yolculuğu da bu zıtlık ilkesinden ayrı düşünülemez. Gönül huzurunun zirvesini tatmak isteyen kişi, önce nefsindeki kargaşayı ve zaafları görmelidir. İnanç, sadece ideal bir güzellikler manzumesi olmamıştır. Aynı zamanda şüphe ile yakîn (kesin bilgi) arasındaki çetin bir mücadele vardır.
Din, bize sadece ne yapmamız gerektiğini değil, aynı zamanda neye karşı durmamız gerektiğini de öğretir. Hak ile batıl, iyilik ile kötülük arasındaki ayrımı netleştirir. Bu karşıtlıklar, insanı eyleme, tercihe ve dolayısıyla sorumluluğa iter. Eğer kötülük (şer) olmasaydı, iyiliğin (hayrın) ne gibi bir meziyeti kalırdı? Bu yüzden, manevi hayatımızdaki çalkantılar, aslında bizi daha derin bir teslimiyete ve olgunluğa ulaştıran birer itici güç olur. Tıpkı denizin dalgaları, yüzücüyü daha güçlü kılması gibi.
İnsan ruhunun arayışı, bu dünyevi çelişkiler içinden çıkıp, mutlak ve aşkın olana ulaşma arzusudur. Din, bu zıtlıklar arasında bir köprü kurar; dünyayı ve ahireti, nefsi ve ruhu, maddeyi ve manayı bir denge içinde tutmayı emreder.
Hayat, bir zıtlıklar var oluşudur. Ve bu zıtlıkların varlığı, bizi mutlak bir iradeye kusursuz bir yaratıcıya yönlendirir. Evren tesadüfen değil, her şeyi bir amaç ve denge üzerine kuran bir Yaratıcıya işaret eder. O halde, karanlık ve aydınlık, hüzün ve sevinç; hepsi, bizi mutlak dengeye çağıran bir ilahi davettir.
Saygıyla selam ve duayla
Yorumlar
Kalan Karakter: