Üniversitelerin etrafında ne olmalı? Ne olmamalı?
Bir toplumun geleceğini anlamak için sokaklarına, meydanlarına, çarşılarına bakmak yeterlidir. Fakat daha derin bir analiz için üniversitelerin çevresini gözlemlemek çok daha öğretici olur. Zira üniversite, bir ülkenin düşünce ikliminin nabzını tutan merkezdir. Ne var ki günümüzde üniversitelerin etrafında gördüğümüz manzara, akademik dünyanın geleceği açısından kaygı verici işaretler sunmaktadır.
Hastanelerin çevresinde eczaneler bulunur, okulların çevresinde kırtasiyeler sıralanır. Bu doğal bir ekosistemdir; ihtiyacın yanında çözüm üreten alanlar ortaya çıkar. Ancak üniversitelerin çevresinde bekleneceği üzere kütüphaneler, kitap evleri, araştırma merkezleri değil de kahvehaneler, kafeler ve eğlence mekânları yükselmektedir. Burada mesele yalnızca fiziki mekânların farklılığı değil, bu tercihin temsil ettiği kültürel dönüşümdür.
Kütüphaneler, bilgi üretiminin ve entelektüel birikimin sembolü iken, kafeler çoğu zaman tüketim ve boş vakit geçirmenin mekânlarına dönüşmüştür. Elbette gençlerin sosyalleşmeye, nefes almaya ve kendilerini ifade etmeye ihtiyaçları vardır, ancak sosyalleşme merkezlerinin bilgiyle iç içe değil, bilgiden uzak bir zeminde yükselmesi düşündürücüdür. Bugün üniversite çevrelerinde kütüphanelere talep azalıyor, buna karşın “oturacak bir masa, bir kahve ve sınırsız internet” sağlayan mekânlara olan talep giderek artıyor.
Bu tablo bize üniversite gençliğinin yöneliminde ciddi bir kırılma olduğunu göstermektedir. Geleneksel olarak üniversite, öğrenciyi bilginin peşinde koşmaya, araştırmaya ve sorgulamaya yönlendirirdi. Oysa bugün, bilgiye ulaşma yolları dijitalleşmiş, “kütüphane” yalnızca sembolik bir kurum haline gelmiştir. Öğrenciler, kitap raflarının sessizliğinde çalışmak yerine, gürültülü kafelerde bilgisayar ekranına bakmayı tercih etmektedir. Bu durum, modern çağın “kolay erişim” kültürünün bir yansımasıdır.
Ancak asıl sorun erişim kolaylığından ziyade, bilginin değer kaybetmesidir. Dijitalleşen dünyada bilgi tüketimi hızlanmış, derinlikli okumalar yerini hızlı taramalara bırakmıştır. Üniversite gençliği, zihinsel emek isteyen kaynaklara yönelmek yerine, yüzeysel içeriklerle yetinmektedir. Bu da eleştirel düşünceyi, akademik üretimi ve uzun soluklu entelektüel birikimi zayıflatmaktadır.
Burada üniversitelerin ve yerel yönetimlerin sorumluluğu büyüktür. Üniversite kampüslerinin çevresinde yalnızca ticarî ihtiyaçlara değil, kültürel ve akademik ihtiyaçlara da yanıt verecek alanlar kurulmalıdır. Kütüphaneler, modern mimarisiyle, teknolojik donanımıyla, gençlerin cazip bulacağı mekânlar haline getirilmelidir. Kitapların, dijital kaynakların, tartışma ve üretim atölyelerinin bulunduğu yeni nesil kütüphaneler, öğrencilerin sosyalleşme ihtiyacını da karşılayabilir.
Eğer bu ihmal sürerse, üniversiteler bilgi üreten kurumlar olmaktan çıkar, yalnızca diploma veren merkezlere dönüşür ve o zaman üniversite çevresindeki kafeler, bir milletin entelektüel çöküşünün sessiz tanıkları olur.
Üniversiteler açılmaya gün sayarken bugün sorulması gereken soru şudur? Üniversiteli gençler gerçekten bilgiyle buluşmak mı istiyor, yoksa sadece vakit tüketmek mi? Cevap, gelecekte bu toplumun düşünsel ufkunu belirleyecektir. Allah’a ısmarladık hoşça kalın…
Aydın Benli
Siyaset Bilimci Yazar
Yorumlar
Kalan Karakter: