Suskunluk: Kalbin Zarif Direnişi
Suskunluk…
Kimi zaman bir kaçış sanılır, oysa en onurlu direniş biçimidir.
Kelimeleri saklamak değil, onları korumaktır aslında — yanlış anlamların, hoyrat kulakların, hissiz bakışların önünde duran görünmez bir kalkandır.
Bazen içimizde fırtınalar kopar, ama dilimiz sessizdir.
Çünkü biliriz; bazı acılar anlatılınca eksilir, bazı kırgınlıklar dillendirilince küçülür.
Susmak, kelimelere değil, kalbe sahip çıkmaktır.
“Suskunluk, kırılmış bir insanın, kırmamak için verdiği gayrettir…”
Evet… 
Bazen insan en çok sevdiği kişiye susar.
Çünkü bilir, söylese yakar, söylemese yanar.
Ve o, yanmayı seçer… 
ama yakmayı değil.
İşte o anda suskunluk, bir erdemin, bir zarafetin ve bir sevdanın adı olur.
Suskunluk; konuşarak hallolamayan her şeyin üstüne vurulan bir mühürdür.
İnsan kalma mücadelesidir.
Bir nefestir; içe çekilen, dışa verilemeyen...
Sabırla yoğrulur, içte bin defa kırılır ama dışarıda dimdik kalır.
Ve evet, ağırdır…
Ağrılıdır, sabıra sabır doğurtur, içte çok şeyi yıkar, soğutur.
Ama karşısındaki insanı yıkmamak için de sessizce yıkılmaya razı olur.
Bu, yürek işidir; her canın değil, gerçekten hissedenlerin, kırılsa da kıramayanların harcıdır.
Suskunluk, bazen bir bitiş değil, içsel bir başlangıçtır.
Kendini tanımanın, kendini korumanın sessiz yoludur.
Çünkü bazı kelimeler söylenmese de kalpten kalbe ulaşır.
Ve bazı sessizlikler, bin kelimeden daha gürültülüdür… 
Emine İpek
 
            
         
                     
         
                         
                                 
                                 
                                 
                                 
                                 
        
Yorumlar
Kalan Karakter: