DEĞİŞEN İŞ HAYATININ YENİ GERÇEKLERİ:
Gençler İş Hayatına Geç Başlıyor, Emekliler ise İş Hayatını Bırakamıyor.
Son yıllarda ülkemizde yaşanan sosyoekonomik değişimler, çalışma hayatındaki toplumun alışılmış rollerini adeta tersine çevirdi. Geleneksel olarak çalışma hayatının aktif döngüsünü gençler oluştururken, şimdi özellikle 27 yaş altı gençler çalışma hayatına katılmazken, emekliler ise yeniden iş hayatına dönüyor.
Peki bu durum, gençlerin çalışma hayatından uzaklaşması mı yoksa emeklilerin zorunluluktan mı iş gücüne dahil olmasıyla mı açıklanmalı?
Öncelikle, gençlerin iş gücündeki azalması birkaç faktöre dayanıyor. Eğitim süresinin uzaması, iş bulma zorlukları, ekonomik belirsizlikler ve genç iş gücünün iş hayatından beklentileri, gençlerin çalışma hayatına geç giriş yapmasına neden oluyor. Birçok genç, uzun yıllar süren eğitim veya staj süreçlerinin ardından ham maddi hem de sosyal açıdan beklentilerine uygun iş bulmakta zorlanıyor. Bu durum, gençlerin işsizlik oranlarının yükselmesine ve çalışma hayatından uzaklaşmasına yol açıyor.
Diğer yandan, emeklilerin iş hayatına dönmesi genellikle ekonomik zorunluluklardan kaynaklanıyor. Emeklilik maaşlarının yetersizliği, artan yaşam maliyetleri ve ekonomik krizler, emeklileri tekrar iş aramaya itiyor. Yaşlı iş gücünün artması, onların deneyimlerini ve bilgi birikimini değerlendirme fırsatı sunsa da bu durum iş piyasasında gençlerin yer bulmasını daha da zorlaştırabiliyor.
Bu tablo, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorunu da beraberinde getiriyor. Gençlerin iş hayatına katılımının artması, yenilik, dinamizmin ve iş işleyişinin korunması açısından hayati önemde. Aynı zamanda, emeklilerin deneyiminden faydalanmak da iş dünyası için büyük bir avantaj. Burada asıl çözüm, her iki grubun da potansiyelini en iyi şekilde değerlendirebilecek bir çalışma ortamı yaratmaktan geçiyor.
Ayrıca, iş hayatına geri dönen emeklilerin kayıt dışı çalışmaları ve gençlerin iş hayatına geç başlaması, ülkemizin sosyal güvenlik sisteminde ki aktif pasif dengesini ve sürdürülebilirliğini de olumsuz etkilemektedir.
Bu durumun önlenmesi için, devlet politikalarının, iş gücü piyasası ile çalışma şekillerinin esnekliğinin artırılması, gençlere yönelik istihdam programlarının desteklenmesi ve emeklilerin bilgeliğini gençlerle paylaşabileceği mentorluk sistemlerinin geliştirilmesi, önemli adımları olabilir.
Sonuç olarak, “Gençler iş hayatına geç başlıyor, emekliler ise iş hayatını bırakamıyor” ifadesi, yüzeyde bir sorun gibi görünse de aslında çalışma hayatındaki dönüşümün ve ekonomik yapının da bir yansımasıdır. Bu dönüşümü doğru yönetebilirsek, her yaş grubunun iş hayatında kendine yer bulduğu, verimli ve sürdürülebilir bir sistem oluşturabiliriz.
Şerafettin YILDIZ
Yorumlar
Kalan Karakter: