Tüketim Tapınağında Kaybolan Anlamlar
Vitrinler ışıl ışıl. Etiketlerde “indirim” yazıyor, içeride fonda çalan müzik tempolu. Her şey seni çağırıyor. Sana eksik olduğunu fısıldıyor. “Bu ayakkabıyı almazsan dışlanırsın”, “Bu çantayla görünmelisin”, “Yeni sezondan geri kalırsan sen de geride kalırsın.”
Fark ettin mi? Artık insanlar ihtiyaçlarını değil, duygularını satın alıyor. Üzgün müsün? Alışveriş yap. Başarılı mı hissetmek istiyorsun? Marka giyin. Değerli mi hissetmek istiyorsun? Lüks bir yerde kahve iç.
Ama soralım şimdi:
Bir eşyanın verdiği tatmin kaç gün sürüyor?
İki? Üç? Sonra o çanta da sıradanlaşıyor. O telefon da güncelleniyor. O ayakkabı da modası geçiyor.
Oysa bir anı, bir dost sofrası, bir içten sohbet, bir çocuk kahkahası... bunlar ne zaman modası geçecek şeyler oldu?
Modern dünya seni eşya biriktirmeye teşvik ediyor ama seni senden uzaklaştırıyor. Gardırobun dolup taşarken içindeki boşluk büyüyor. Her yeni alışverişte “belki bu sefer tamamlanırım” diyorsun. Ama tamamlanmıyor. Çünkü mesele sahip olduklarında değil, kim olduğunda.
Bak bakalım, dolabında kaç tane giyilmeyen elbise var?
Peki, hafızanda kaç tane unutulmaz anı var?
Tüketmek kolay. Gerçek bağ kurmak ise emek ister.
Alışveriş merkezlerinde saatler geçiren insanlar, annesinin sesini haftalardır duymamış.
Bir ürünün yorumlarını ezberleyen insanlar, en yakın arkadaşının derdinden bihaber.
Bu bir eleştiri değil sadece, bu bir çağrı.
Kendine gel çağrısı.
Tüketmekten başka neye zaman ayırdın bu hafta?
Bir çocuğun gözünün içine bakıp içten bir gülümseme verdin mi?
Yaşlı bir akrabana nasılsın dedin mi?
Kendi ruhuna, kalbine, aklına yatırım yaptın mı?
Eşyaların yüküyle değil, anıların hafifliğiyle yürümek lazım.
Çünkü gardıroplar doldukça ruhlarımız boşalıyor.
Ve unutma:
İnsanı değerli kılan, etiketler değil; iz bırakan yaşanmışlıklarıdır.
Bugün neyi biriktirmeyi seçiyorsun?
Bir kutu ayakkabı mı, bir dostla edilen kahkaha mı?
Elif Taşan
Gazeteci/Yazar
Yorumlar
Kalan Karakter: