Şu misafirhanede kim yerli kim mülteci?
Yüce Allah biz insanlara ne de zor bir imtihan vermiş, 7/24 saatin her anı kayda alıp ona göre “miskalı zerre ne şer, ne hayır kayboluyor.” Günahtan sonra yapılan “nasuh” bir tövbe söz konusu olsa o ayrı mesele tabi.
Kainat Allah’ın, Kainatın içinde mini bir cisim olan dünya Allah’ındır. Bu dünyada canlı cansız ne varsa o da yüce Allah’ın olmasına rağmen “eşrefi mahlukat” olarak yaratılan insan zaman zaman hayatın tadını kaçırıyor.
Hele bu fillerin akıl dışı savaşlarına bakın, aralarında tepişirken dahi çimenli yerleri yani garip gurabanın, müslümanların ağırlıklı olarak yaşadığı coğrafyayı seçiyorlar.
Yanı başımızdaki Suriye’ye bakın, Suriye-Irak coğrafyasında kaç devletin parmağı var? Kendi silahlarını burada deniyor, burada kozlarını paylaşıyorlar.
Hemen burnumuzun ucunda koparılan bu kıyamete ülkemiz de gücü yettiği kadar müdahil olunca aklı kıt bazı vatandaşlarımız “ne işimiz var orada?” demeye başlıyorlar.
Peki niye ABD’nin, Fransa’nın, İngiltere’nin, Rusya’nın ve Çin’in burada ne işi var demiyorsunuz da kendi ülkesinin yakasına yapışıyorsunuz?
Bu belanın dünyaya faturası pahallı olacak, şu anda görünen yüzü mülteciler sorunudur ama ileride başka başka sorunları çıkacak. Bu insanlar durup dururken vatanını terk etmediler tabi. Malum bunlar arasında meslek erbabı insanlar da var, tüccarlar da var, iş adamları da var.
Bazıları kendi halinde kamplarda gününü beklerken, bir kısmı taşıdıkları vasıflar icabı ülkemizden vatandaşlık hakkı kazandılar. Devletten hiçbir katkı almadan vatandaşlarımız gibi işine gücüne bakıyorlar.
Bundan iyisi can sağlığı dememiz gerekirken, bazıları da bunları kıskanıyor. Geçende sözde bir vekil ırkçı bir yaklaşımla Suriye’li sarraf bir vatandaşımızın yakasına yapışmış “memleket elden gidiyor” dercesine gereksiz ifadeler kullanıyor.
Seni faşist herif! sen at sırtında kafkaslardan Anadolu'ya gelirken birileri sana böyle bir sıkıntı verdi mi? Anadolu'yu yurt edinmekle yerleşik bir hayata geçmekle kötü bir şey mi yaptın?
Evet bir kabahatin var, buranın yerleşik halkı olan Kürtlere dil uzatıyorsun, korkma Suriye’den gelen bu göçmen kardeşlerimiz böyle düzeysiz bir işe tenezzül edip bize sıkıntı vermezler.
Kendi halinde bir Suriye göçmeni dostum var, tekstil alanında çalışıyor, iş yapıyor birkaç gün onu görmezsem özlüyorum, kimisi alim muhabbet için bir araya geliyoruz, bir ara bu göçmenlerden biri Arapça hocasıydı, bize pratik Arapça kursu veriyordu öğretmenliğine hayran kalmıştım, kendim de öğretmen olmama rağmen.
Bu Suriyeliler bizim misafirlerimiz, imtihanımız, üstelik devlet imkânlarıyla onlara sahip çıkıyor, benden senden bir şey istediği de yok. Ne diye küçük laflar edip Suriyeli şöyle, Suriyeli böyle dedikodu yapalım değil mi?
Göçmenler için şu üç yoldan biri var,
*Memleketine dönebilirler,
*Gönüllü olarak başka ülkeye gidebilirler,
*Vatandaşlık hakkını alabilirler.
Dördüncü bir yolu denemek ne insanidir ne de İslamidir.
Elin gavuru Suriye Türkiye arasında bir sınır çizmiş ben sen niye gözümüz gibi koruyoruz, müsaade edin sınırlarımızı esnek hale getirelim, iki tarafında akrabalar yaşıyor, rahat gidip gelsinler, onlara zorluk çıkarmayalım.
Bu ülkede işler Özdağ/Mözdağların aklına göre gitmez, gitmemeli diye düşünüyorum siz ne dersiniz?
Ülkemiz 160 milyon insanı besleyebilecek kapasitedir.
Bırakacağız ırkçılığı,
Bırakacağız Atatürkçülüğü,
Bırakacağız tembelliği,
Bırakacağız bu batık batının batıl yaşam tarzını.
İnanç, Kültür ve tarihimizle barışık bir hayatı tercih ederek yolumuza devam edeceğiz.
Unutmayın beş açıdan bu dünyada birimizin diğeriyle kardeşliği var.
Kan kardeşiliği, genetik kardeşlik,
İnsan olarak yaratılma kardeşliği,
Müslüman olanların din kardeşliği,
Hayvan ve bitkilerle canlı grubunda olma kardeşliği,
Canlı cansız herkesle yaratılmış olmanın, mahluk olmanın kardeşliği.
Bu münasebetle şu Ekosistem içinde insan, hayvan, canı, cansız herkese, her şeye karşı bir mesuliyetimiz var.
Buna rağmen eğer birileri hala benim ırkım diyorsa onun da hesabına Allah baksın! ne diyelim?
Anlayana..!?
Eyüphan Kaya