KUTLU DOĞUM 70
Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesinde (Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu’cizelerine dair yazılan On Dokuzuncu Mektup) o binler
ihbaratın (haberlerin) en kuvvetli ve kat'î (kesin) kısmını tafsilen (ayrıntılı olarak) beyanına binaen ona havale edip gayet kısa bir işaretle deriz ki:
Enbiyalar (Peygamberler as), mukaddes, semâvî kitaplarda Muhammed'in (a.s.m.) nübüvvetine (peygamberliğine) dair
Tevrat (vahiy yoluyla Musa as gelen semavi kitap),
İncil (vahiy yoluyla İsa as gelen semavi kitap),
Zebur'un (vahiy yoluyla Davut as gelen semavi kitap)
yüzer âyetlerinde sarahata yakın (açıkça) kısmından yirmi âyetleri On Dokuzuncu Mektupta yazılmış.
Hıristiyan ve Yahudiler tarafından çok tahrifatıyla (değiştirmeleriyle) beraber, yine nübüvvet-i Ahmediyeyi haber veren yüz âyeti Hüseyin-i Cisrî kitabında yazmış.
(Hüseyin-i Cisrî Trablus’ta dinî ilimler okudu, dinî ilimlerle meşgul olanların mutlaka tabiî ve aklî ilimleri de öğrenmelerinin gerektiğini ısrarla savunmuştur. Hayatını ilme ve talebe yetiştirmeye adamış, II. Abdülhamid, Risale-i Hamîdiyye adındaki kitabını Türkçeye tercüme edilip neşredilmesi emrini vermiştir. Risale-i Hamidiye adındaki kitabında, semavi kitaplarda Peygamber Efendimiz (asm)'ın geleceğini müjdeleyen yüz on dört işaret çıkarmıştır. Hadislere güvensizlik telkin eden bütün görüşleri reddetmiştir. (risale.online)
Kâhinler (Meydana gelecek olayları birtakım yöntemlerle önceden bilmeye çalışarak haber veren kimseler) ise, başta meşhur
Şık ve Satîh olarak (Birçok ünlü erkek ve kadın kâhin arasında en eskilerinden biri tek eli, tek gözü ve tek ayağının bulunduğu ve yarım insan şeklinde olduğu söylenen Şık, bir başkası ise kafatası dışında vücudunda kemik bulunmadığına ve kumaş gibi dürülebildiğine inanılan Satîh),
ruhânî ve cin vasıtasıyla gaybdan haber veren ve şimdi medyum (gelecekten haber veren kimse) denilen,
tevatür bir nakl-i sahihle (Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla sadık bir topluluk tarafından aktarılan hadîs-i şerif) Peygamberin
(a.s.m.) geleceğine ve
Fars devletini (İran ve Hindistan'a mahsus bir etnik grup) kaldıracağına sarîh (açık) bir surette haber verdikleri ve şüphe kaldırmaz bir tarzda,
yakında bir Peygamber Hicaz'da zuhurunu (Arabistan yarımadasında Kızıldeniz’in doğu sahili boyunca uzanan ve Haremeyn ile Mikat yerlerini içine alan coğrafı bölgede ortaya çıkacağını)
mükerrer (defalarca) söyledikleri gibi;
ârif-i billâh (Allah’a inananlar) kısmından, Peygamberin (a.s.m.) cedlerinden
(soyundan)
Kâ'b ibn i Lüeyy (Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip'ten yukarı doğru yedinci sırada yer alan) ve
Yemen ve Habeş padişahlarından Seyf ibni Zîyezen (Güney Arabistan'daki Aksum egemenliğine son vermesiyle tanınan yarı efsanevi bir Himyar kralı) ve
Tübba' (Eski Yemen krallarının unvanı, Kur'an'da helâk edildiği bildirilen bir kavmin adı) gibi çok ârifler,
o zaman evliyaları,
pek sarîh (açık) bir surette, Muhammed'in (a.s.m.) risaletinden haber verip şiirlerle ilân etmişler.
On Dokuzuncu Mektupta, ehemmiyetli ve kat'î bir kısmı yazılmış.
Hattâ o padişahlardan birisi demiş: "Ben Muhammed'e (a.s.m.) hizmetkâr olmasını, bu saltanata tercih ederim." Birisi de demiş: "Ah! Ben ona yetişseydim, onun ammizâdesi (amca çocuğu) olurdum."
Yani, Hazret-i Ali (r.a.) (dört büyük halifeden dördüncüsü) gibi fedai bir hizmetkârı ve veziri olurdum.
Her ne ise, tarih ve siyer kitapları bu haberleri tamamen neşr ile,
bu ârifler,
risalet-i Muhammediyeye (a.s.m.) kuvvetli ve küllî bir şehadetle sadıkıyetine imza basıyorlar.
Hem o ârifler ve kâhinler gibi risalet-i Muhammediyeyi gaybî haber veren ve
sözleri işitilen ve
şahısları görünmeyen, "hâtif" denilen ruhânîler,
pek sarîh (açık) bir surette,
Muhammed'in (a.s.m.) nübüvvetinden (peygamberliğinden) haber verdikleri gibi,
çok muhbirler,
hattâ saneme (putlara) kesilen kurbanlar ve sanemler (putlar) ve
mezar taşları nübüvvetinden haber vermeleriyle onun risaletine ve hakkaniyetine imza basıp tarih lisanıyla şehadet etmişler.
07.11.2025
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yorumlar
Kalan Karakter: