KUTLU DOĞUM 64
CEVŞEN HAKKINDA II
Okuma imkânı olanlar tekraren mukayese yapabilirler. Ancak ben diyorum ki günümüzü o kadar çok malayaniyat, gıybet, dedikodu, sosyal medya işgal ediyor ki; bunlar dua yapmaktan, zikir yapmaktan, evrad ve efkârdan daha mı önemlidir. Bunlarla mücadeleyi bırakıp Cevşen ile uğraşıyorlar. Allah feraset versin.
Bu faziletler saymakla bitmez. Okuduğumuz zaman şifa buluruz, musibetlerden kurtulmamıza yardımcı olur. Biz farkına varmadan bizim değişik lâtifelerimiz istifade ediyor. Ancak elbette Cevşen, bu maddeleri göz önüne alarak çıkar sağlama düşüncesiyle okunmaz, okunmamalıdır.
Cevşen, tamamen Cenab-ı Hakk’a bir dua, bir iltica ve ondan niyaz maksadıyla okunmalıdır. Her okunan dua her okuyan hakkında kabul görecek anlamına gelmez.
Bilinmelidir ki bu duayı okuyan en büyük şahsiyet Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Ancak Peygamberimiz Cevşen okuduğunda bütün özelliklerine elbette mazhar olmuştur. Cevşen, kalpleri Allah’a yaklaştırıyor. Allah’ın isimlerini kalbimize nakşediyor. Nafile ibadet etmenin en güzel yollarından biri de Cevşen okumaktır.
Allah’ın şefkatli olduğunu hatırlatıyor. Diğer duaları niçin okuyorsak, Cevşen’i de onun için okuruz. Cevşen’le uğraşanları şahsen anlamakta zorluk çekiyorum. Cevşen’in aslı yokmuş diye aleyhte yazılar yazıyorlar. Cevşen’in hakikaten aslı olmasa, yani bizzat Peygamber Efendimiz’den rivayet edilmemiş bile olsa, Cevşen’in içinde Kur’an’dan ayetler olduğunu gördük. Bununla beraber Kur’an’a ve hadislere zıt bir cümle, bir kelime gösterebilir misiniz?
Büyük Cevşen yani Hizb-ü Envâr-ıl Hakâik-ı Nuriyye’yi okurken Yasin, Fetih, Rahman, Haşir, Mülk, Nebe ve Bakara sûrelerinden de okunur. Evrad-ı Kudsiye, Delâil-in Nur, Sekine, Münâcât-ı Veysel Kâranî, Duâ-i Tercüman-ı İsm-i A'zam, Duâ-i İsm-i A'zam, Münâcât-ül Kur'an, Tahmidiye, Hülasat-ül Hülasa ve Dualar de okunur. Bu Resul-u Ekrem (asm) Efendimiz'e ümmetin büyüklerinin okuduğu salât-u selamları derleyen bir eserdir.
1) Cevşen halisane yapılmış bir duâ olup onun hangi cümle ve kelimesi ele alınırsa alınsın, damla damla ihlâs ve samimiyet yüklü olduğu görülür. Sadece onun bu özelliği bile, Cevşen’e bir değer ve kıymet atfetmek için yeterli bir sebeptir. Öyleyse, sadece senedine ait şaibeden dolayı Cevşen’i tenkit pek haklı bir davranış olamaz.
2) Efendimize ait sözlerin bütün beşer sözlerine bir üstünlüğü vardır. O’na ait beyan ve sözleri seçip tanımada maharet kazanmışlara gizli kalmayacak bir gerçektir ki, Cevşen baştan sona peygamberane ifadelerle bezeli bir edâya sahiptir. Bu sebeple de duâda kullanmak hem önemli hem de kabule daha yakındır. Elbette Cenab-ı Hak bütün dilleri bilir ve duâya icabette sadece duânın samimî ve gönülden olması önemlidir.
3) Sünnî kaynaklarda sadece Hâkim’in Müstedrek’inde Cevşen’den birkaç fıkra görülmektedir. Eğer Cevşen’i Şiî kaynaklar nakledilmemiş olsaydı, bütün Sünnîlerce kabul görecek ve baş tacı edilecek miydi? Cevşen, senet yönüyle böyle olmasaydı, bunca insan kaynak yüzünden onun nurlu, feyizli ve bereketli ikliminden mahrum kalır mıydı?
4) Bazen hadis kriterlerini anlamlandıramadığımız için ölçü olmayabilir. Ehlullah’ın Efendimiz’den keşfen hadis alması hiç de az vaki olmuş hâdiselerden değildir.
İmam Rabbanî: “Ben, İbni Mesud’dan, Muavvizeteyn’in Kur’ân’dan olmadığına dair rivayetini görünce, Efendimiz’den onların Kur’ân’da olduğuna dair ihtar alınca, bu sûreleri farz namazlarımda okumamaya başladım,” Demektedir.
O halde Cevşen’in muarızlarını sizin değerlendirmenize bırakıyoruz. Biz diyoruz ki, Cevşen mânâsı itibariyle Efendimiz’e ilham veya vahiy yoluyla gelmiştir. Daha sonra da ehlullahtan birisi bu Cevşen’i keşif yoluyla Efendimiz’den almış ve bize kadar ulaşmıştır. İmam Gazalî gibi bir allame, Gümüşhanevî gibi bir büyük veli ve Bediüzzaman gibi bir asrın imamı, Cevşen’i kabullenip onu vird edinmişlerdir.
Bazıları, basit fehimleriyle, Cevşenü'l-Kebir adındaki kâinat ve insanın yaradılış gayelerinin nazara veren, Tevhid-i Hâlık vazifesini en ekmel bir tarzda ifade eden ve binbir Esma ve sıfat-ı İlâhiyenin nuranî ve kudsî dizisi olan Münacat-i Peygamberiye (asm) çok basit bir anlayışla ve âmiyane bir görüşle ve son derece kısır birtakım bahanelerle ilişmek istemişlerdir.
Cevşenü'l-Kebir münacatına ilişmek isteyen münekkidlerin ileri sürdüğü bahaneler ne kadar yersizdir:
Cevşenü'l-Kebir adındaki meşhur münacat-ı Peygamberî, merfû (Hz. Peygamber’e nisbet edilen hadis terimi) ve muttasıl (senedinde kopukluk bulunmayan hadis terimi) ve mütevatir (konusunun doğruluğu bilgisini bizzat kendisi veren kelâm ve fıkıh usulü) senedi “Mecmuatü'l-Ahzab"ın 1. cildinin 234. sahifesinde mevcuttur. Rivayet silsilesi (hadis kaynağına dayanılarak nakledilen en güvenilir kaynakları), sâdat-ı ehl-i Beytten müteşekkildir (Hz. Peygamber’in aile fertlerinden meydana gelir).
Ve şimdiye kadar hiçbir muhaddis (hadisleri öğrenip rivayet etmekle meşgul olan kimseler) veya nekkad-ı muhaddisinden hiçbir müteşeddit (hadis tenkidcilerinden hiçbiri, hiçbir tenkid tutumları); cerh ve tâdil (hadis rivayet eden kişilerin dini ve bilimsel açıdan eleştirisini konu edinen, İslam dinini koruma amacı ve hedefi için hadisleri, güvenilirlik açısından zayıf olanlardan ayıran ilim) kitaplarında Cevşen'in senedine ilişmemiş, hiçbir şey dememiştir. İşte meydan, bütün cerh, nekd (en kapsamlı sözlük) ve tadil kitapları ortada ...
Cevşen terim olarak, Ehl-i Beyt kanalıyla Hz. Peygamber (asm)’e dayandırılan bir duanın adı olup, Cevşenu’l-Kebîr’in rivayet zinciri; Musa el-Kâzım, Cafer es-Sadık, Muhammed el-Bakır, Zeynelâbidîn, İmam Hüseyin ve İmam-ı Ali tarîkıyla Hz. Peygamber’e (asm)
isnat edilir.
İmam Hüseyin: Babam [İmam-ı Ali (k.v.)] bana hitaben:
“Peygamber (asm)'in bana öğrettiği yüce Allah'ın esrarından bir kısmını sana öğreteyim mi?” dedi. Ben de:
“Evet babacığım.” dediğimde şunları söyledi:
Ben çok sıcak bir günde ve zırhlı bir vaziyette Uhud'a doğru giderken, göğe baktım ve Allah 'a dua ettim. Derken gök kapılarının açıldığını gördüm. Yukarıdan Cebrail bir nur içerisinde bana geldi ve şöyle dedi:
Yüceler Yücesi Allah, sana selam ediyor ve “Bu zırhı çıkar şu duayı oku; çünkü bu dua, o zırhtan daha büyüktür [seni daha fazla korur]” buyuruyor. Ben:
“Ey Cibril kardeşim! Bu dua sadece benim için hususi bir şey mi, yoksa ümmetim için de geçerli midir?” diye sorduğumda, Cebrail:
“Bu dua, yüce Allah'ın hem sana hem de ümmetine bir hediyesidir.” dedi.
"Hz. Peygamber'e Cebrail'in vahiy ile getirdiği ve 'Zırhı çıkar bunu oku.' dediği, gayet yüksek ve çok kıymettar bir münacat-ı peygamberi'dir ki İmam Zeynelabidin (r.a)'den tevatürle rivayet edilmiştir." (Cevşen hakkında devam edecek)
(https://sorularlaislamiyet.com/cevsenul-kebir-duası)
03.09.2025
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yorumlar
Kalan Karakter: