Aklını Kullanamayan Yanar, Yeni Akıl ve Zekâ Çağı
İnsanlık tarihini dönüm noktalarıyla anıyoruz, tarım devrimi, sanayi devrimi, bilgi çağı. Bugünse yeni bir eşikteyiz. İçinde bulunduğumuz dönem, belki de en çok “Akıl ve Zekâ Çağı” olarak tanımlanmayı hak ediyor. Çünkü artık yalnızca üretmek, çalışmak ya da bilgiye ulaşmak yetmiyor, doğruyu yanlıştan ayırmak, gerçeği sahteden seçmek için hem akla hem zekâya ihtiyacımız var.
Bir zamanlar “göz yanılmaz, kulak aldanmaz” derdik. Şimdi ise bu güven tamamen sarsılmış durumda. Yapay zekâ, bir insanın sesini birebir taklit edebiliyor. Hatta o kişinin hiç söylemediği sözleri, kendi ses tonuyla kaydedilmiş gibi karşımıza çıkarabiliyor. Aynı şekilde, görseller ve videolar da gerçeğinden ayırt edilemeyecek şekilde üretiliyor. Sosyal mecralarda devlet büyüklerinin ses ve videolarını taklit ederek insanları dolandıranlardan tutun aileler arası iletişim kurarak “kaza yaptım acil para lazım şu hesaba para gönderin” diye dolandıranlara kadar birçok hikâye ile karşılaşıyoruz. Bu gidişle bizde bu hikâyenin tarafı olacak gibiyiz, bu sebeple akıllı olmak yetmez zekide olmakta lazım.
Bugün sosyal medyada gördüğümüz bir videonun gerçek olup olmadığını anlamak neredeyse imkânsız hâle geldi. Bir liderin ağzından çıkmadığı hâlde ona aitmiş gibi gösterilen sözler, bir sanatçının hiç söylemediği şarkılar, sıradan bir vatandaşın itibarını yerle bir eden sahte görüntüler… Bunlar artık bilim kurgu değil, hayatın ta kendisi.
Neden Akıl Yetmez, Zekâ Gerekir? İnsanın aklı gördüğüne ve duyduğuna inanır. Oysa çağımızda bu yetmez. Çünkü “görünen” her zaman gerçek değil. İşte burada zekâ devreye giriyor. Zekâ, sorgulamayı, şüphe etmeyi, analiz etmeyi sağlar. Önümüze gelen bilgiyi olduğu gibi kabul etmek yerine, “Acaba doğru mu? Acaba bir manipülasyon mu?” sorularını sordurur.
Zekâ, bizi pasif bir izleyici olmaktan kurtarır, aktif bir sorgulayıcıya dönüştürür ve bu, içinde bulunduğumuz çağda hayatta kalmanın en temel şartıdır.
Okur yazar oranın çok düşük olduğu, insanların kitap dahi okumadığı bu devirde, hala Afrika’da yaprak takıp mızrakla avlandıklarını bu zamanda, bizde dedikodu mekanizmasının, toplum baskısı yüzünden insanların hayatları kararırken yapay akıl ve zekâ çağını varın sizi düşünün.
İşte bu yüzden mesele yalnızca bir teknoloji meselesi değil, aynı zamanda ulusal güvenlik, toplumsal huzur ve bireysel itibar meselesidir.
Ne Yapmalı? Böylesine büyük bir tehdidin karşısında çaresiz değiliz. Ancak doğru adımları şimdiden atmak zorundayız.
Eğitim. Çocuklarımıza ve gençlerimize sadece teknoloji kullanmayı değil, sorgulamayı öğretmeliyiz. Eleştirel düşünce becerisi kazandırmalıyız.
Etik kurallar. Yapay zekâya dair uluslararası etik ilkeler oluşturulmalı. Çünkü sahte içerik sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın ortak sorunu.
Bilinçli toplum. Her birey gördüğü, duyduğu ya da paylaştığı bilginin doğruluğunu sorgulamalı. Körü körüne inanmak yerine araştırmalı, teyit etmeli.
Çağımızın adı boşuna “Akıl ve Zekâ Çağı” değil. Zekâ, teknolojiyi geliştirir, akıl ise onun doğru kullanımı için yol gösterir. Akıl olmadan zekâ kördür, zekâ olmadan akıl çaresizdir.
Kutsal Kitabımız Kuran-ı kerim 1400 yıl önce bu zamanı bildirmiş. “Hiç akletmez misiniz?” Kuranı Kerim’de 700’den fazla yerde geçen bu ayet, rastgele açtığınız sayfada bile çıkma olasılığı yüksektir. Dolayısıyla akletmek farzdır. Yüce Dinin İlk emri “oku-ikra” okumak araştırmak, akılla hareket etmek dinin ilk emridir.
Bugün gözlerimize ve kulaklarımıza güvenemediğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden daha çok sorgulamalı, daha dikkatli olmalı hem aklımızı hem zekâmızı birlikte kullanmalıyız. Çünkü aksi hâlde kaybedecek olan sadece bireyler değil, toplumların geleceği olacaktır.
Unutmayalım ki teknoloji insanın hizmetinde olursa ilerleme getirir, insanın üstünde olursa felaket. Allah’a ısmarladık hoşça kalın.
Aydın Benli
Siyaset Bilimci Yazar
Yorumlar
Kalan Karakter: