CİNSLİĞİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Bir insandan “Cins” diye bahsedildiğinde genellikle bu yargı bir eleştiriyi de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla toplumun genel kanaat ve değerleri ile çelişen aykırı bir prototip ortaya çıkmaktadır. Çoğunluğun her zaman haklı olmayacağını göz önüne alırsak bu meseleyi sosyolojik olarak incelemek faydalı ve yararlı olacaktır.
Bunun yanında meseleye farklı ve ters açı ile bakacak olursak da aslında sıra dışı bir kişilikten bahsetmek yanlış olmayacaktır. Hatta bir kişi kendisi hakkında biraz da gururla “Ben cins bir insanım!” diyorsa aslında kendisinin çizgi ötesi bir karakter olduğunu beyan etmiş olmaktadır.
Cins insanların sayısı toplum geneline göre azınlıkta olduğu için de aslında kıymeti harbiyeleri su götürmez bir gerçektir. Bu gerçekliğe başka parametre ve açılardan bakarsak ortaya tamamen farklı neticeler çıkmaktadır. Bu şekilde karşılaştırma ve mukayese yöntemi ile meseleyi bağlamından koparmadan irdelemek daha ikna edici olacaktır.
Ekonomi de “Nedret Kanunu” diye bir kavram vardır. Bunun açılımı: Doğada; az, nadir, cüzi, kıt, biraz ve noksan olanın değerli olmasına hükmeden bir anlayıştır. Bu tanıma göre “altın” çok değerlidir. Bu madenin değerli olmasının tek sebebi az olmasındandır. Yoksa başka artı hiç bir özelliği mevcut değildir.
Eskilerin “Nevi şahsına münhasır” dedikleri insan tipinin popüler kültürde ki tanımı “Cins insan” olmaktadır. Bu insanlar öncelikle prensip sahibi ve kuralcıdır. Bakış açıları ve vizyonları çok daha geniştir. Geleceği görme feraset ve algıları çok farklı ve gelişmiştir. Dağın arkasını gördükleri için toplumun genelinden ayrışırlar ve de bu durum onları özgün yapmaktadır. Eksantrik düşünceye sahip bu insanların kafaları farklı çalıştığı için her türlü mucitlik de bunlardan çıkmaktadır. Risk almayı severler ve asla başarısızlık karşısında pes etmezler.
Cins insanlar her türlü ihtimal ve olasılıkları önceden gördükleri için sürekli bir huzursuzluk halleri mevcuttur. Kalpleri hiçbir zaman mutmain olmadıkları için kontrolün sürekli ellerinde olmasını isterler. Kimseye güvenmedikleri için de kendilerini yıpratmak gibi bir zaafları da onların yumuşak karnını oluşturmaktadır. Yaratılış ve fıtrat olarak bu durumdan mustarip olsalar da durumu düzeltme yolunda ortaya koydukları çaba çoğu zaman başarısız olmaktadırlar.
Toplum bu tür cins insanları kendi haline bıraktığı için çok fazla sorun yaşamazlar. Anlamaya çalışmak yerine önyargılı bir tutumla etiketlemek daha kolaylarına gelmektedir.
Sonuç olarak; cinsliğin dayanılmaz ağırlığına sahip bu insanları cinslik bataklığına saplamadan zirveye taşımak topyekûn fayda açısından elzemdir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yorumlar
Kalan Karakter: