MUSALLA TAŞI
Yaşam ile ölüm ve dünya ile ahiret arasındaki en önemli geçiş musalla taşında gerçekleşmektedir. Bir anlık bekleme odası olan bu platformlar dünya ile ilgili tüm plan ve düşüncelerin son bulduğu yerdir.
Musallaya konulan kişi etrafında cereyan etmekte olan bütün olaylara şahit olmaktadır. Sevdiklerini, dostlarını etrafında görmekte onlara dokunmak için elini uzatsa da bu mümkün olmayacaktır. Onlara seslenmek istediğinde sesinin çıkmadığına şahit olarak bu işe bir anlam veremeyecektir. Ta ki defin sonrasında kafasını kaldırmak istediği sırada merteklere çarpmasıyla ölen kişinin kendisi olduğunu anlayacaktır. Bu süreç ister birebir gerçek olsun, ister kurgu veya metafor olsun sonuçta çok da abes bir durum değildir.
Cenaze ve defin işlemine kadar; eşiniz, çocuklar, aile, dostlar bunun yanında malınız da sizi takip edecektir. Bunların hepsi geriye dönerken sadece amelinizle baş başa kalacağınız en büyük gerçektir. Amel ise bir kul olarak Sırat-ı Müstakim çizgisinde bir ömür sürmekle huzura kavuşacaktır. Sadece yaptığınız ibadetlerle kurtuluşa ereceğinizi sanmak ne büyük gaflettir! Günümüz Müslümanlarının en büyük açmazı bu yanılgıdır. İbadetler sadece görevlerimizdir. Bunun dışında; iyi ve faydalı insan olmak, merhametli ve adil olmak, her daim hak ve hukuk peşinde ahlâklı olmak da gerekli değil, mutlaktır. Bir Hadis-i Şerif, “İnsanların en hayırlısı en faydalı olandır!” diye referans vermektedir.
İnancımız, ibret için cenaze törenleri ve mezarlık ziyaretlerini tavsiye etmektedir. Tabii bunun altında bir gün yolun buralara düşecek bundan hiç bir fani muaf değildir dolayısıyla dünyaya kendini çok kaptırma mesajı yatmaktadır. İnsanoğlu sürekli geleceğe yönelik planlar yaparken ömür sayfaları da bir bir tükenmekte olsa da o bunun pek farkında değildir. Çocukların boyunu aşması, torun torbaya karışmak, saçlardan eksilen ve beyaza dönüşenler çok büyük mesaj olsa da o bunları es geçerek, “Benim ruhum genç!” diyerek kendisine toz kondurmamaktadır. Oysaki sadece albümdeki eski fotoğraflara bakmak bile yeterli olacaktır. Kendisini bu şekilde avutan insan bir bakmışsın ki musalla taşında boylu boyunca uzanmış yatıyor. Buradan geri dönüş yok, dolayısıyla keşke diye hayıflanmak fayda etmeyecektir.
Sonuç olarak; ölüm en büyük gerçek, musalla ise en somut yüzleşme yeridir. Musallaya konulmadan önce öyle bir hayat yaşa ki musalla senin için Şeb-i Arus sahnesi olsun. Oradan da cennet kapılarının giriş kapısı olan kabir hayatına tüm dostlarınla birlikte düğün alayı ile gir. Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz de o şekilde diriltilirsiniz, meselenin özü budur, daha fazlası lâf-ı güzaf olacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yorumlar
Kalan Karakter: