İMANINIZDAN ŞÜPHENİZ VAR MIDIR?
İman konusuna sosyolojik açıdan bakıldığında korku ve ümit arasında bir yer olarak tarif edilmektedir.
Niye korku? Çünkü korkmak aynı zamanda; insanı diri tutan, tedbir almaya zorlayan ve de öz denetim sağlayan bir eylemdir. Korku aynı zamanda şüpheyi de içinde barındıran bir durumdur. Şüphe, sizi tedbir almaya ve kendinizi sürekli çek ederek kontrol altında tutmaya da yardımcı olacaktır. Bilimde dahi şüphe ile yol alınarak ilerlemek mümkündür. Şüphe olmadan yeni bir şey icat etmek ve hedefe ulaşmak mümkün değildir. İlmin yarısı merak ise diğer yarısı da şüphedir. Şüphe, bizim mükemmele ulaşma yolunda en büyük gerçeğimiz olacaktır.
Bunun yanında ümit de yine aynı şekilde her daim sarılacağımız bir can simidi olmak zorundadır. Her şey bir hayal ve ümitle başlamaktadır. Hayatta ümidini kaybetmiş insan aslında canlı ceset gibidir. Bizleri ayakta tutan geleceğe dair plan ve ümitlerimizdir.
Tekrar başlığa dönecek olursak avama, “İmanınızdan şüpheniz var mıdır?” diye soracak olursanız alacağınız cevap, “Tabii ki yok!” şeklinde olacaktır. Bu cevap derin düşünülmüş bir fikir olmayıp sadece spontane olarak ortaya konmuş refleks olmaktadır.
Oysaki Müslüman her daim imanından şüphe etmek zorundadır. Şüphe etmediği zaman her an yanlışa düşmesi ve hata etmesi olasıdır. Şüphe, bir inançsızlık değil tam tersine imanı tahkim etmek için ortaya konmuş bir emniyet supabıdır. Şüphe, kalbin mutmain olması için olumsuzlukların ortadan kaldırılarak huzura ermek için ince uzun bir yoldur.
İslâm inanç ve felsefesi Müslümanların korku ile ümit arasında bir denge kurmasını salık vermektedir. Müslüman bunu her daim duyduğu için kanıksamış fakat içselleştirememiştir. Kulağa hoş gelse de tam olarak ne demek istendiği konusunda tefekkür biz de maalesef mevcut değildir. Böyle olunca da yeni fikirler ile birlikte yeni düşünceler ortaya çıkmadığı için de bu kısırdöngüden çıkmamız da mümkün olmamaktadır. Kur’an defaten, “Hiç akıl etmez misiniz?” diye bize açık kapı bıraksa da bu kapıdan geçen Müslümanların sayısı çok fazla değildir.
Sonuç olarak; bir Müslüman için ahir ve akıbet çok önemlidir. Son nefeste imanını kaybeden insanlar mevcut iken bizlerin iman konusunda sürekli şüphe ile kendimizi zinde tutmamız elzemdir. İmanından mutlak emin olanlar sadece cehaletin zavallı kurbanlarıdır. Siz korku ve şüphe ile yaşayarak her daim ümitvar olmak zorundasınız, başka türlüsü de zaten akılcı değildir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yorumlar
Kalan Karakter: