Bazı insanlar yaşadıkları dönemde değil, aramızdan ayrıldıktan sonra daha iyi anlaşılır.
Cemal Tercan da onlardan biri…
Hayatını Türk esnaf teşkilatına adamış bir isim…
Bir ömür boyunca koltuk için değil, hizmet için yürümüş; bugün pek az rastlanan bir ahlakın temsilcisi olmuş bir adam.
1957’den 2001’e kadar tam 44 yıl…
Bir camiaya yön vermek için değil; omuz vermek için harcanmış 44 yıl.
Bugün dönüp baktığımızda, bu memlekette esnaf ve sanatkâr denince akla gelen yapıların büyük bölümünde onun emeği, onun imzası, onun alın teri vardır.
1933 Bayburt doğumlu Cemal Tercan, Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nde Makine Teknikeri olarak yetişti.
Sanatkârlığın içinden gelen bir usta, kendi işini kuran bir girişimci, esnafı esnaflıktan anlayan bir liderdi.
Yolu 1956 sonunda İzmir Demirciler Derneği Başkanlığı’yla kesiştiğinde, aslında 61 yıllık büyük yolculuğun ilk adımı atılmıştı.
Sonrası; sayısız oda, birlik, kuruluş, binlerce esnafa uzanan bir hizmet zinciri…
33 yıl kesintisiz İESOB başkanlığı…
TESK Genel Başkanlığı…
Üç dönem İzmir Milletvekilliği…
İzmir 1. Sanayi Sitesi’nin esnafa kazandırılması…
Ve daha niceleri…
Bugün pek çoğu “kendiliğinden oluşmuş” sanılan yapılar, aslında Tercan’ın gecesini gündüzüne kattığı yılların eseridir.
Ama bu memleketin en acı düzeni şudur:
Hizmet edenler, bir gün mutlaka hizmet verdiklerinin vefasızlığıyla sınanır.
2001 yılındaki seçimi herkes hatırlar.
Bir zamanlar elinden tutup büyüttüğü, iş sahibi yaptığı, yanında “ağabey” diye gezenler; seçimi kaybettirmek için gece gündüz çalıştı.
Ayak oyunları, karalamalar, kulisler…
Tercan’ın yıllarca verdiği emeğin bir çırpıda silinmeye kalkıldığı günlerdi o günler.
Yetmedi…
Seçimi kaybettiği günün akşamı arkasından davul zurna çalanlar bile oldu.
Evet, aynen böyle!
Bir ömrü hizmetle geçmiş bir insanın yenilgisini eğlenceye çevirecek kadar küçülenler…
İnsan ister istemez soruyor:
Bu mu vefa?
Bu mu insana saygı?
Oysa Tercan’ın en büyük serveti makamlar değildi.
Bir söz bırakmıştı ardında:

“Bugün 81 ilde çalacak kapım, beni kucaklayan vefakâr esnaf ve sanatkârlarımız var.
O zaman ben dünyanın en zengin adamıyım.”
Büyük laftır bu.
Koltuk, mevki, unvan yıkılır; ama gönüllerde yer açtıysan işte o zaman dünyaya hükmedersin.

En acısı neydi biliyor musunuz?
Tercan’ın ecelle pençeleştiği son günler…
Bir zamanlar karşısında saf tutanlar, yaklaşan seçimler için yeniden kapısını çaldı.
İki kare selfie çekip sosyal medyada “vefa örneği” diye paylaşanların yüzündeki pişkinliği bu şehir hâlâ unutmadı.
Cenazesinde övgüler dizenlerin önemli bir kısmı, zamanında arkasından davul çalanların ta kendisiydi.
İşte biz, böyle bir toplum olduk:
Hayattayken kıymet bilmeyen, ölünce göklere çıkaran…
Cemal Tercan’ın ardından bugün geriye kalan şey sadece bir isim değil; bir onur, bir duruş, bir miras.
Esnaf camiasının bugün ayakta kalmasını sağlayan temel taşların çoğu onun eseridir.
Tercan, bu kentin kazancı;
ona vefa göstermeyenler ise bu kentin kaybıdır.
Ve tarih bir kez daha kaydetti:
Vefasızlık bir insanın değil, bir camianın çöküşüdür.
Ama Cemal Tercan gibi adamlar, bu çöküşün bile üzerinde yükselen gerçek değerdir.
ADRESE TESLİM SÖZ
Hizmete adanmış bir ömür, makamı kaybetse de itibarını asla kaybetmez.
Yorumlar
Kalan Karakter: