Son günlerde dikkat çekici gelişmelerden biri ise CHP'nin eski “asi evladı” Muharrem İnce’nin geri dönüşü. 2021 yılında CHP’yi “ideolojik savrulmakla” suçlayarak istifa eden İnce, 2024’te Özgür Özel’in davetiyle yeniden CHP saflarına katıldı. Rozeti taktı, kürsüde konuştu, alkış aldı. Ne değişti? İnce mi değişti, CHP mi? Yoksa birbirlerini yeniden mi mecburiyet içinde sevdiler?
Bu dönüşüm ister ideolojik bir yakınlaşma deyin ister siyasi mecburiyet; muhalefet açısından “birleşme değil, yapıştırma” görüntüsü veriyor. Daha geçen yıl birbirlerine “çırak” ve “ortada yoktun” diye yüklenen Özgür Özel ve Muharrem İnce’nin bugün aynı karede olması, siyasetin ne denli hızlı unuttuğunu bir kez daha gösterdi.
Tüm bu gelişmeler, seçmene ne vaat ediyor? Bir davanın gölgesinde, iç hesaplaşmalarıyla meşgul bir ana muhalefet... Siyaset sahnesinde bir gün “siyaseti bırakıp tavuk besleyeceğim” diyen, ertesi gün tekrar kürsüye çıkan liderler... Seçmenin güvenini zedeleyen, istikrar yerine anlık manevralarla yol alınan bir muhalefet görüntüsü.
CHP’nin kaderi, 30 Haziran’daki davayla yeniden şekillenebilir. Ama asıl mesele, mahkeme kararı değil, partinin siyasi aklını hangi temelde kuracağıdır. Muhalefet, yalnızca birleşerek değil, ilkeli bir duruşla büyür. Aksi halde, ne “butlan” kararı ne “rozet” töreni toplum nezdinde bir anlam taşır.
Ve unutmayalım... Seçmen artık ne tavuk hikâyelerine ne de geri dönüş gösterilerine inanmıyor. Beklenen şey netlik, dürüstlük ve samimiyet. CHP bunu sağlayamazsa, önümüzdeki ilk seçim gecesinde yine aynı soru sorulacak: “Bu kez kim ortada yoktu?”
TUGAY’I RAHAT BIRAKIN!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, göreve geldiği ilk aylarda belki de en büyük sınavlarından birini yaşadı: 7 gün süren grev, kamu hizmetlerini kilitledi, şehir adeta rehin alındı. Ancak bu kriz döneminde yalnızca işçiler değil, belediye başkanı da yalnız bırakıldı.
CHP Genel Merkezi nerede duruyordu? Milletvekilleri ne yapıyordu? İl ve ilçe örgütlerinden bir ses duyan oldu mu? Maalesef hayır. Krizin tam ortasında, sendikal gövde gösterileri yapılırken, meydanlarda Cemil Tugay’ın omzuna yük bindirilirken, partinin güya ‘omuzdaşları’ sessizliğe gömüldü.
Sendikacıların “emeğin yanında duruyoruz” nutukları atılırken, o emekçileri istismar eden, haklı taleplerin arkasına saklanıp siyasi hesap yapan kişiler, bugün Cemil Tugay'ı işçi çıkardığı için eleştiriyor. Kimse kusura bakmasın! O grev günlerinde sahada olmayanlar, şimdi işten çıkarılanların akrabaları diye feryat figan edemez.
Cemil Tugay, İzmir halkına hizmet etmek için göreve geldi. Bu görev hem işçinin hakkını gözetmeyi hem de kamu kaynaklarını doğru yönetmeyi gerektirir. Belediyenin sırtında kambur olmuş, verimsizliğiyle, siyasi angajmanıyla kurumu bataklığa çeken yapılarla hesaplaşmak cesaret ister. Tugay bunu yaptı.
Ama işin garibi, hesaplaşma başladığında krizde köşe bucak saklananlar, şimdi sahneye çıkmaya başladı. Neden mi? Çünkü işten çıkarılanların arasında, teşkilatçının kuzeni, milletvekilinin yeğeni, sendikacının danışmanı var. Yani menfaat çarkı bozuldu. Şimdi herkes “işçinin yanındayım” kisvesiyle kendi konumunu kurtarmaya çalışıyor.
İzmirli her şeyin farkında. Kim samimi, kim rol kesiyor, kimin niyeti halk, kimin derdi koltuk… Cemil Tugay’ı kriz döneminde sokakta, işçinin yüzüne bakarken gören halk, onu yalnız bırakmadı. CHP değişecekse, bu yalnızca genel başkanın değişmesiyle olmaz. Değişim; parti içindeki çıkar gruplarının, belediyeleri arka bahçeye çeviren siyaset tüccarlarının, liyakat değil sadakat peşinde koşan teşkilat anlayışının tasfiyesiyle olur.
Cemil Tugay tam da bunu yapıyor. Liyakat diyor, kamunun çıkarı diyor, belediyeyi siyasetin değil halkın hizmetinde konumlandırmak istiyor. Bu yüzden rahatsız olanlar var. Ve işte tam da bu yüzden, Tugay yalnız bırakılıyor.
Ama unuttukları bir şey var: Tugay yalnız değil. Arkasında örgütlü bir çıkar yapısı olmayabilir ama İzmir halkı onun arkasında. Çünkü bu şehir, günü kurtarmaya çalışanları değil, bedel ödemeyi göze alarak doğru bildiğini yapanları sever.
SON SÖZ:
Cemil Tugay İzmir halkına hesap verir, siyasi kulislere değil. Kendine çıkar devşirmeye çalışan milletvekilleri, genel merkezde sessizliğe gömülüp sonra medya üzerinden parmak sallayanlar ve "sendikacılığı" siyasete merdiven yapanlar, artık ayağını denk alsın.
Tugay’ı rahat bırakın. Çünkü bu halk, kimin kiminle yürüdüğünü, kimin ne zaman sustuğunu unutmuyor. Unutmaz da.
Yorumlar
Kalan Karakter: