Türkiye siyasetinde nadir görülen bir kırılma yaşandı. Dört dönemdir CHP’den seçilen Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, partisinden istifa ederek AK Parti saflarına geçti. Bu geçiş, Aydın’da ve Ankara’da siyasi dengeleri yerinden oynatırken, perde arkasında sert suçlamalar, ağır dosyalar ve karşılıklı restleşmeler var.
CHP cephesi, “tehdit edildi” diyor. AK Parti, “rant isteklerinden bıktı” açıklaması yapıyor. İki taraf da birbirine suç atıyor ama ikisi de toplumun beklediği net cevabı veremiyor.
Kulislerde dolaşan en dikkat çekici iddia, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Çerçioğlu’na sert bir çıkış yaptığı yönünde: “Aziz İhsan Aktaş ile çalışmışsın, ya içeri atıl ya partime katıl.” Eğer bu ifade doğruysa, bu olay demokratik bir tercih değil, resmen siyasi şantajdır.
Ancak Çerçioğlu’nun karşısındaki tablo da hafif değil. Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan şikâyetlerde; ihalelere fesat, rüşvet, görevi kötüye kullanma gibi ağır suçlamalar yer alıyor. 2015, 2016 ve 2019’daki çöp süpürme ve araç kiralama ihalelerinde yüksek bedeller, aynı firmalar arasında organik bağlar, rekabetin engellenmesi… Tanık ifadelerinde aylık 250 bin TL rüşvet vaadi… Bunlar sadece söylenti değil; İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun 2021/34 sayılı soruşturma izni raporunda da benzer tespitler var.
Ve tüm bunların ortasında Çerçioğlu’nun mesajı net:
“Çiğ yemedim ki karnım ağrısın.”
Yani, “Benim korkacak bir şeyim yok, suçum yok ki kaygılanayım.”
Peki, gerçek hangisi?
Eğer bu söz doğruysa, o zaman bütün bu iddialar siyasi manipülasyondur. Ama eğer dosyalarda yazılanlar ve tanık ifadeleri haklı çıkarsa, o zaman bu söz tarihe bir ironi olarak geçer.
Aydın halkı için mesele basit: Seçtikleri belediye başkanının temiz, şeffaf ve hesap verebilir olması. Ancak bugün gördüğümüz, siyasi kulislerde dönen hesaplar, parti içi baskılar ve yargı dosyalarının gölgesinde kalan bir yönetim.
“Çiğ yemedim” demek kolay… Asıl mesele, bunu hukuk ve kamuoyu önünde ispatlayabilmektir.
Çöpler Arası Vals
Karşıyaka… İzmir’in gözbebeği ilçelerinden biri. Ama son günlerde sokaklarında hoş bir vals müziği değil, ağır bir çöp kokusu dolaşıyor. Biriken çöp yığınları, sinekler, yayılmış kötü koku… Ve tüm bunların ortasında, belediye yönetiminin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda sahneye koyacağı vals gösterisi.
Soruyorum: Karşıyaka’nın asıl ihtiyacı bu mu?
Çöp dağları arasında vals yapmak kime ne kazandırır?
Evet, Cumhuriyet Bayramı kutlanmalı, kültür ve sanat desteklenmeli. Ama belediyeler önce temel görevlerini yerine getirmek zorunda. Sokaklar pislik içinde, konteynerler dolup taşmışken, vatandaşa “vals gösterisine bekleriz” demek, halkın aklıyla alay etmektir.
Bu sadece Karşıyaka’ya özgü değil. Bazı belediyeler, hizmette sınıfta kaldıkları zaman, göz boyama projelerine sarılır. Işıklı törenler, süslü afişler, gösterişli etkinlikler… Hepsi, kötü yönetimin üzerini örtmek için sahneye konulan ucuz birer perde.
Karşıyaka Belediyesi’ne açık çağrımdır:
Vatandaş, süslü vals adımlarından önce çöp kamyonlarının düzenli çalışmasını görmek istiyor. Kötü kokudan, sinekten kurtulmak istiyor. Öncelik, sokakların temizliği, altyapının düzeni, çevre sağlığıdır.
Çöpler arasında vals yapmaya kalkarsanız, sahnede ışıklar ne kadar parlak olursa olsun, seyirci burnunu tutarak izler. Ve unutmayın; koku, ışıktan daha hızlı yayılır.
Yorumlar
Kalan Karakter: