Geçen hafta yazdığım yazı belli ki birilerinin “zülfüyârine” dokundu. Telefonum hiç susmadı. Kimi AK Partili meclis üyeleri, CHP’li belediyelerde sanki güllük gülistanlık bir tablo varmış gibi anlatma yarışına girdi. Kimileri ise “konuşacak bir şey yok” demeyi tercih etti. İlçe başkanları deseniz… Onlardan hâlâ ses seda yok.
Çiğli, Ödemiş, Tire, Menderes, Torbalı, Çeşme… Vatandaş sorunları tek tek dile getiriyor ama Cumhur İttifakı’nın ne ilçe belediye meclis üyelerinden ne de ilçe başkanlarından ciddi bir çıkış var. Rahmetli Erol Büyükburç’un o meşhur sözü aklıma geliyor: “Saksı mıyım ben?” Seçmen, sorunlara çözüm üretin diye oy verdi, unutmayın!
İlçe başkanlarında yaprak dökümü
Geçtiğimiz hafta AK Parti’de il başkanlıklarında görevden almalar yaşandı. İzmir de bundan nasibini aldı.
Kınık İlçe Başkanı Sami Mollaahmet, Foça İlçe Başkanı İrfan Çalışkan, Dikili İlçe Başkanı Tahsin Şekerci, Balçova İlçe Başkanı Oğuzhan Bizkevelci, Narlıdere İlçe Başkanı Mustafa Yener görevden alındı. Yeni atamaların ve yönetimlerin kısa süre içinde açıklanacağı bildirildi.
Ancak kulislerde konuşulan iddialar hayli çarpıcı. Örneğin, Kınık İlçe Başkanı Sami Mollaahmet hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu, tefecilik yoluyla bazı arazilere konduğu iddiaları var. Daha önce görevden alınan Foça İlçe Başkanı İrfan Çalışkan’ın yeniden göreve getirilip tekrar görevden alınması ise ayrı bir muamma.
İstifa da geldi
Sadece görevden almalar değil, istifa da var. Urla İlçe Başkanı Barış Bükülmez görevinden ayrıldığını duyurdu. Hatırlarsınız, Balçova’daki karakol saldırısında şehit düşen polis Hasan Akın’ın mevlit gecesinde paylaşılan “rakı masalı eğlence” görüntüleri kamuoyunda büyük tepki toplamıştı. Bükülmez’in istifasının bu tepkilerle bağlantılı olduğu konuşuluyor. Kendi açıklamasında ise, İl Başkanı Bilal Saygılı ile istişare sonucu böyle bir karar aldığını ifade etti.
İzmir teşkilatı hangi yöne evriliyor?
AK Parti İzmir teşkilatında son dönemde yaşanan gelişmeler; görevden almalar, istifalar ve haklarında dolaşan iddialar, partinin kentte yeni bir yol haritası çizmek zorunda kaldığını gösteriyor. Ama unutmadan söyleyeyim: “AK’a leke düştü mü kolay kolay paklanmaz.”
Siyasetçinin görevi, seçmenin gündelik sorunlarını çözmek, şehir için katma değer üretmektir. Eğer İzmir’de seçilmişler ve atanmışlar sessizliğe gömülür, sadece koltuğu koruma refleksiyle hareket ederse, bu sessizliğin faturası sandıkta ağır çıkar.
Kiraya Vermek mi, Halk İçin Üretmek mi?
Karşıyaka’da olup bitenlere bakınca insanın aklına şu soru geliyor: Belediyecilik halk için mi yapılır, yoksa günü kurtarmak için mi?
Tay Park’taki atlar satıldı. Çocukların severek gittiği, ailelerin nefes aldığı o alan adeta sessizliğe gömüldü. Bir dönem “macera parkı” diye övünülen yer, şimdi Ankara’daki Ankapark gibi çürümeye terk edilmiş durumda. Bir belediyenin elinde bu kadar kıymetli bir alan olur da böylesine sahipsiz bırakılır mı?
Düğün salonu örneği de aynı. Halkın hizmetine sunulması gerekirken kiraya verilmiş. Peki bu çözüm mü? Kiraya verildiğinde sorun gerçekten ortadan kalkıyor mu, yoksa sadece üstü mü örtülüyor?
Gelin başka bir örneğe bakalım: Buca Belediyesi. Onların da borcu var, onların da ekonomik sıkıntıları az değil. Ama kapalı olan düğün salonunu kiraya vermek yerine onarıp halkın hizmetine açtılar. Aynı parti, aynı ekonomik koşullar, ama iki farklı anlayış.
Karşıyaka Belediyesi’nin borcu var deniyor. Doğrudur. Ama borç bahanesiyle halkın kullanım alanlarını bir bir kiraya vermek ne kadar doğrudur? Kafeteryalar, Tay Park, KSK Fan Zone… Hepsi kiraya gidiyor. Peki o alanlarda çalışan belediye personeli? Maaşlarını aylarca alamıyor. Bir çayın neden bu kadar pahalı olduğunu sorarsanız, alacağınız cevap yürek burkuyor: “Altı aydır maaş alamıyoruz. Belki bu satışlardan maaşımızın bir kısmını alırız.”
Bu tablo, sosyal demokrat bir belediyeye yakışıyor mu? Sosyal belediyecilik, halk için üretmek demektir. Kiraya vermek değil, mekanları verimli işletmek demektir. Halkın yaşam alanlarını korumak, geliştirmek ve erişilebilir kılmak belediyeciliğin özüdür.
Şimdi soruyorum: Karşıyaka Belediyesi bu anlayıştan ne kadar uzaklaştı? Kiraya vermek kolaydır, ama halk için üretmek, sürdürülebilir hizmet sunmak zordur.
Ve asıl sorulması gereken soru: CHP’li ya da AK Parti’li meclis üyeleri bu işlerin neresinde? Kafeler, salonlar, parklar kiraya verilirken, sesini yükselten oldu mu? Yoksa bu sessizlik, kiralama işlerinde onların da payı olduğuna mı işaret ediyor?
Karşıyaka halkının hizmet beklediği bir dönemde, sessiz kalan herkesin sorumluluğu var. Kimse kusura bakmasın ama bu gidiş, Karşıyakalıya hizmet değil, tam tersine, halkın sırtına yük bindirmektir.
Yorumlar 1
Kalan Karakter: