Saygılı’nın bu ifadeleri sadece bir temenni gibi görünse de, siyaset kulislerinde yankısı büyük oldu. Çünkü bu tür cümleler genellikle “birlik” mesajı değildir; tersine, birliğin zedelendiği yerlerde söylenir.
İzmir teşkilatında bir süredir “sessiz bir gerilim” konuşuluyor.
Bazı ilçelerde küskünlükler, bazı birimlerde “ben merkezli” çekişmeler…
Bir yanda aktif saha siyaseti yapanlar, diğer yanda sadece tabelada görünenler…
Sorular çoğalıyor:
Gerçekten teşkilat bir bütün mü? Yoksa üç-beş kişinin elinde çevrilen dar bir çember mi var?
Kulislerde konuşulanlara bakılırsa, yürütmede ciddi değişiklikler kapıda.
İl başkanlığı katında ulaşılmaz bir sessizlik hâkim.
Ne hikmetse, kimse Bilal Saygılı’ya ve yönetimdeki bazı isimlere “doğrudan” ulaşamıyor.
İzmir gibi devasa bir kent, birkaç kişinin inisiyatifiyle mi yönetiliyor sorusu sıkça dile getiriliyor.
Bir başka tartışma da il başkanının kendi koyduğu kuralların uygulanıp uygulanmadığı.
Saygılı, kamu kurumlarında çalışan isimlerin il ve ilçe yönetimlerinde yer alamayacağını açık açık ifade etmişti.
Ama bugün Bornova İlçe Başkanlığı’nda yönetici olduğu iddia edilen Hatice Mayda’nın Devlet Hastanesi’nde görev yaptığı konuşuluyor.
Bu durumda Saygılı’nın sessizliği, ya bu kuralın artık geçerli olmadığını, ya da bazı isimlere özel muafiyet tanındığını düşündürüyor.
“Eşitlik” vurgusu yapan bir il başkanının, bu tür iddialara sessiz kalması,
teşkilat içindeki güven duygusunu zedeliyor.
AK Parti’nin İzmir’deki en büyük sorunu artık muhalefet değil;
kendi içindeki hizipleşme, iletişimsizlik ve samimiyet eksikliği.
Bir yandan “dava bilinci” vurgulanıyor, öte yandan küçük hesapların gölgesinde siyaset yapılıyor.
Oysa bir davayı yaşatan, ilkeleridir; kişiler değil.
Gelelim Karşıyaka cephesine…
Karşıyaka siyasetinin deneyimli isimlerinden Mehmet Yıldırım’ın sosyal medya paylaşımı son dönemin en sert yerel eleştirilerinden biriydi.
Yıldırım, Karşıyaka Belediyesi’ni yıllardır yöneten CHP’ye sesleniyor:
“31 yıldır belediye sizin elinizde, hâlâ geçmişin borcundan mı söz ediyorsunuz?”
Bu satırlar, aslında sadece Karşıyaka’ya değil, Türkiye’deki genel bir yerel yönetim anlayışına da ayna tutuyor.
“Geçmişin enkazı” bahanesiyle bugünün sorunlarını örtbas etmek, artık vatandaşın gözünde inandırıcılığını yitirdi.
Çöp, koku, çevre, işsizlik, kapanan tesisler, satılan arsalar…
Karşıyaka seçmeni yıllardır “değişim” umuduyla sandığa gidiyor, ama her seçim sonrası aynı hayal kırıklığıyla dönüyor.
Yıldırım’ın ifadeleri sert olabilir, ama haksız mı?
Karşıyaka’nın bugün geldiği noktada, “çok eğitimli, çok bilinçli seçmen” profiline rağmen bu kadar vurdumduymazlık nasıl açıklanabilir?
Sorun sadece yönetenlerde değil, yönetileni denetlemeyenlerde de var.
İzmir siyaseti artık ezberden çıkmalı.
“Bizden” ya da “onlardan” anlayışıyla şehir yönetilemez.
Ne AK Parti kendi içinde klikleşmeyi görmezden gelerek toparlanabilir,
ne de CHP hizmetteki eksiklerini süslü cümlelerle kapatabilir.
İzmir, siyasi sadakatle değil, şeffaflık ve liyakatle nefes alır.
Aksi halde hem iktidar, hem muhalefet, sadece birbirine “oyun oynayanların” sahnesine döner.
Ve o sahnede, kazanan kim olursa olsun…
Kaybeden, yine İzmir olur.
GÜNÜN FIKRASI
İki yaşlı adam parkta oturmuşlar kahkaha atıyorlar. Yanlarından geçen bir adamın dikkatini çeker ve sorar:
- Amcalar sizin derdiniz yok herhalde, böyle kahkahalarla güldüğünüz göre?
- Bak delikanlı memleketi kurtarmak için bizim bir çözümümüz var,
- Nedir??
- Tüm halkı ve yanlarında da bir eşeği birlikte hapisaneye tıkmak.
Delikanlı şaşkın, tekrar sorar:
- Tamam da amcalar, eşeğin ne işi var hapishanede?
Amcaların kahkahaları daha da artar ve biri der ki:
- Demedim mi sana, herkes eşeği soruyor, bu halkı kimse sormaz diye.
Yorumlar 2
Kalan Karakter: