Siyasette çifte standart o kadar ayyuka çıktı ki, bazen gözlerime inanamıyorum. CHP’den AK Parti’ye geçen bir siyasetçi “hain, korkak, Saray’ın adamı” ilan edilirken, AK Parti’den CHP’ye geçenler “demokratik davranış” diye alkışlanıyor. Aynı olay, aynı kişiler, ama iki farklı ölçü. İşte siyaset arenası böyle tuhaf bir yer.
Düne kadar Yere Göğe Sığdıramadığınız Özlem Çerçioğlu bir günde mi kötü insan oldu? Eğer ortada bir yanlış varsa, suçun büyük ortağı aslında onu eleştirenlerdir. Kusur arayan, önce kendi heybesine bakmalı. CHP’liler, “yanlış var” dediğimde alınabiliyor, ama aynı yanlışın ortağı olduklarını görmekten kaçıyorlar.
Özlem Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişini sadece “parti değiştirme” olarak görmek de eksik olur. Bu, iktidarın Aydın’a hizmeti yönlendirme biçimiyle doğrudan bağlantılı. Siyaset kişisel kararların ötesinde strateji ve çıkar dengesiyle şekilleniyor. Ama eleştiri yaparken, adalet ve tutarlılığı göz ardı etmek en büyük hata.
Herkes önce kendi ayıbının hamalı olduğunu hatırlamalı. Kusur arayan, önce kendi heybesine baksın. Siyasette geçişler eleştirilebilir, ama ölçü adalet ve tutarlılık olmalı; aksi halde sadece öfke ve haksız suçlamalar kalır geriye.
Taşınmaz Devri, Çalışan Krizi Getirir
İzmir Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, SGK prim borçlarını kapatmak için sosyal tesislerini devretme yarışına girdi. Ama kimse sormuyor: Bu tesislerde çalışanlar ne olacak?
Sosyal tesisler sadece beton ve çatıdan ibaret değil; içlerinde görev yapan yüzlerce emekçi var. Devredilecek mi, yoksa belediye bünyesinde kalacaklar mı? Eğer kalırlarsa, mevcut personel fazlalığı sorunu yeniden kapıya dayanacak.
Unutulmamalı ki bu tesislerdeki çalışanların çoğu belediye şirketleri kadrosunda. Taşınmaz devriyle birlikte, iş güvenliği, maaş ve sosyal haklar gibi temel sorunlar göz ardı edilirse, kısa sürede yeni bir kriz kapıda.
Belediyeler “borç kapatma” hamlesi yaparken, sahada emekçi güvenliği ve sosyal kriz tehlikesini unutmamalı. Binalar devredilebilir ama emekçiyi görmezden gelmek, daha büyük kaos ve huzursuzluğa sebep olur. Taşınmaz devri, kâğıt üzerinde çözüm; sahada ise sorunları derinleştirecek bir tuzak.
Anahtar Parti İzmir’de Çöküş Sinyalleri
İzmir’de büyük umutlarla kurulan Anahtar Parti İl Teşkilatı, kısa sürede yaşanan istifa dalgasıyla adeta çöküşün eşiğine geldi. Kurucular Kurulu üyeleri Levent Peşker ve Ümit Aydın ile başlayan istifa furyası, domino etkisi yaratır gibi devam etti. Abdullah Ak, Fatih Malkoç, Furkan Kavuşt, Yücel Özkan, Enes Tutan ve Anıl Usta da birer birer görevlerinden ayrıldıklarını açıkladı.
Bu tablo, sadece bir yönetim krizi değil; İzmir teşkilatının temel yapısının da sarsıldığını gösteriyor. Büyük umutlarla kurulan parti, kısa sürede yaşanan yönetim boşalmalarıyla güven kaybına uğradı. İzmir’deki bu istifa dalgası, partinin geleceğine dair ciddi soru işaretleri oluşturuyor
Anahtar Parti için zaman daralıyor. Artık seçim vaatleri ve kampanya heyecanıyla yetinilemez; ciddi bir toparlanma ve yeniden yapılanma şart. Yoksa İzmir’deki bu hayal, sadece kısa bir heves olarak tarih sahnesinde kaybolacak.
Ağaçlandırma Seferberliği Şart!
Orman yangınları sadece ağaçları değil, geleceğimizi de yakıyor. Yanan alanlar betonlaşmasın, yerine eskisinden daha yeşil bir yaşam kuralım. Artık “yeniden dikmeliyiz” demek yetmez; somut adımlar atılmalı, devlet ve sivil toplum el ele vererek gerçek bir Ağaçlandırma Seferberliği başlatmalı.
Her fidan, yitirdiğimiz nefesin geri dönüşüdür. Her dikilen ağaç, yangınların yarattığı boşluğu doldurur, toprağın hafızasını yeniden canlandırır. Ormanlarımızı korumak ve yeşertmek, sadece çevre meselesi değil; gelecek nesillerin hakkı, ülkemizin akciğerini ayakta tutmanın tek yoludur.
Yangın sonrası boş alanları betonla doldurmak, doğaya ve topluma ihanet etmektir. İstiyoruz ki her yanan orman, eskisinden daha yeşil, daha canlı bir geleceğe dönüşsün. Artık laf değil, eylem zamanı!
Yorumlar
Kalan Karakter: