Bir millet olarak artık neredeyse her sabah aynı cümleyle uyanıyoruz:
“Hayat çok pahalı!”
Markete giden söylüyor, fırına uğrayan söylüyor, pazarda filesini dolduramayan söylüyor.
Ama nedense hiç bir milletvekili bu cümleyi kurmuyor. Onların dünyasında hayat pahalı değil, çünkü hiçbir şey onlara pahalı değil.
Gerçek şu:
Hayat pahalı değil, biz fakiriz.
Çünkü gelirimiz aynı kalırken, her şeyin fiyatı uçtu gitti.
Emeklinin maaşı ayın ilk haftası tükeniyor, memur daha maaşını alırken borcunu hesaplıyor, gençler kahve yerine “evde oturmayı” tercih ediyor.
Eskiden “çay simit hesabı”yla geçinmek mümkündü, şimdi çay da, simit de lüks oldu.
Bir kilo peynirin fiyatı, emeklinin torununa aldığı harçlıktan fazla.
Ev kiraları, maaşlardan hızlı koşuyor.
Bir zamanlar orta halli denilen kesim artık dar gelirli, dar gelirli olan ise açlık sınırının altında.
Ama mecliste maaş zamları konuşulurken kimsenin yüzü kızarmıyor.
Bir milletvekili maaşına gelen artış, bir emeklinin yıllık gelirinden fazla olabiliyor.
Sonra da çıkıp televizyonlarda “Ekonomimiz büyüyor” diyorlar.
Evet, büyüyor belki ama kim için?
Birilerinin serveti katlanırken, milyonlarca insan geçim derdinde boğuluyor.
Bugün pazarda tezgâhın arkasındaki de, önündeki de aynı dertte.
Satıcı, “Abi bana da pahalı geliyor, ben de alamıyorum” diyor.
Artık kimse kimseye “kolay gelsin” derken bile inanarak söyleyemiyor, çünkü hiçbir iş kolay gelmiyor.
Emekli, bir ömür verdiği devletinden biraz huzur, biraz adalet bekliyor.
Ama aldığı maaşla kira mı ödesin, ilaç mı alsın, torununa mı harçlık versin?
Kahvehanede, parkta, otobüste herkes aynı cümleyi kuruyor:
“Hayat pahalı değil evlat, biz fakirleştik.”
Ne yazık ki, bunu duyan yok.
Milletin sesine kulak vermesi gerekenler, kulaklık takmış gibi davranıyor.
Yüksek maaşlarla, özel araçlarla, ücretsiz lojmanlarda yaşayanlar için bu ülke hâlâ ucuz olabilir.
Ama bizim için değil…
Bir zamanlar “Asgari ücretle geçinilmiyor” diyene abartıyor derlerdi.
Şimdi asgari ücretle geçinenin bir mucizeyi başardığını herkes biliyor.
Ama kimse çıkıp da bu mucizeyi alkışlamıyor.
Sonuçta, mesele hayatın pahalı olması değil.
Mesele, gelirin adil dağılmaması.
Mesele, emeğin değersizleşmesi.
Mesele, milyonların yoksullaşırken, bir avuç insanın zenginleşmesi.
Bugün bir ülkenin asıl zenginliği, milletinin cebindeki para değil;
vicdanındaki huzurdur.
Ve biz bu huzuru kaybettik.
O yüzden tekrar edelim:
Hayat pahalı değil…
Biz fakiriz.
3
Teşekkürler Okan Canbolat
Bazen bir insanın hayatını anlatmak, sadece bir hikâyeyi değil, bir dönemi de görünür kılar. “İntikam” filmiyle adını uluslararası alanda duyuran Okan Canbolat, bu kez kamerayı benim hayatıma çevirerek beni onurlandırdı.
Gazeteciliğe adadığım yılların, mücadelelerin, sevinçlerin ve kırılma anlarının bir belgeselde yeniden canlanması tarifsiz bir duygu. Bu anlamlı çalışmayı hayata geçiren Okan Canbolat’a ve emeği geçen Okan Canbolat Film Prodüksiyon ekibine yürekten teşekkür ediyorum.
Türkiye basın tarihine tanıklık etmek, sadece geçmişi değil, geleceğe bırakılan bir mirası da anlamak demektir.
Belgeseli izlemek isteyenler için:
Yorumlar 1
Kalan Karakter: